Pazartesi günkü yazımda Millet İttifakı konusuna daha geniş yer vereceğimi belirtmiştim. Şimdi bu konuya isterseniz baştan başlayarak bir değerlendirelim.
Öncelikle Türk Politika sahnesinde Recep Tayyip Erdoğan çok güçlü ve halk desteği arkasında olan bir otorite olarak görev yapmaktadır. Dünyanın hiçbir yerinde bir lider 20 yıl iktidar olduktan sonra yine seçimlerde en güçlü lider adayı olarak ortada olması bu gücün göstergesidir.
“Masa” kurulduğundan bu yana hep ortaya çıktığında anlaşmazlığa yol açacak bir durum kim ne derse desin aday belirlemek idi. Yani aday konu olduğunda Kemal Kılıçdaroğlu her seferinde “masa isterse aday olabileceğini” açıkça beyan etmişti. Bu konu her gündeme geldiğinde Meral Akşener’in de beyanı “seçilebilecek aday” yönünde olmakta idi. Yani Meral Akşener, Kılıçdaroğlu’nun seçilebilecek bir aday olmadığını her fırsatta söylüyordu. Bunun ardından da her seferinde önceleri Ekrem İmamoğlu’nu, daha sonraları da Mansur Yavaş’ı seçilecek aday olmaları konusunda işaret ediyordu.
Bir kere, siyasetten birazcık anlayan herkes için bu olayın siyasi adap dışı olduğunu kabul etmek gerekir. Beraber yola çıktığın Türkiye’nin en büyük ikinci partisinin genel başkanına “seçilemeyecek politikacı” demek ve bir de üzerine üstlük o partinin mensubu olan iki belediye başkanına görev yakıştırmak kabul edilebilir bir durum değildir.
Tabii ki bu duruma hiç ses çıkarmayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, neden ses çıkarmadığı geçtiğimiz hafta sonuna doğru ortaya çıktı. Yani Kılıçdaroğlu çok doğru bir siyasi hamle ile Meral Akşener’in fevri hareket etmesini sağladı ve de masadan kalkmasına yol açtı. Bu durumda her ne kadar Meral Akşener masadan kalkan ve oyunu bozan taraf gibi gözükse de bu işin altında yatan asıl durum buydu. Tabii ki politika bir doğru düşünme sanatıdır. Politikacılar birbirlerine politik hamlelerini yapacaklar ama karşılığında da politik hamle geleceğini unutmayacaklar. Bunun için de politikada yeterli olmak en önemli şart olacaktır. Burada Kemal Kılıçdaroğlu yaptığı doğru politika hamlelerle hem kendisinin kabulünü hem de Meral Akşener’in politikacı olarak cevap verememesini sağlamıştı.
Burada ayrıca İyi Parti’den de biraz bahsetmemiz gerekir. İyi Parti 2018 seçimlerinde bilindiği üzere anketlerde yüzde 15’lerde gösterilen bir partiydi. Seçime girdi ve seçimde yüzde 10 bile oy alamadı. Şimdi yine anketlerde yüzde 18’lerde yüzde 20’lerde gösteriliyor. Hatta bazı anketlerde CHP’den önde olduğu gibi söylemler ortaya atılmakta. Ancak Her ne kadar anketlerde öyle gözükse de bu kadar yüksek bir oy potansiyeline sahip olmadığı ortadayken hele ki CHP’den önce gözükmesi maalesef en fazla İyi Parti’liye zarar veriyor. Çünkü bu tevatürlere inanan partili bir de neredeyse CHP’ye ihtiyacı yok gibi bir anlayışa kapılıyor ve bu durum alakası olmayan bir güveni ortaya çıkarıyor. Sonuçta hayal kırıklığına uğramamak için bu hayali güvenden uzak durmak aslında bir politikacı için çok önemli bir özellik olması gerek.
Her neyse konuma döneyim. Masada kendisinin haksızlığa uğradığını belirten Meral Akşener, yine ısrarla Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilemeyeceğini Mansur Yavaş’ın aday olması gerektiğini siyaseten yapılmaması gereken bir adapla ortaya koyuyor. Bunu da bir anketle çözmeyi teklif ediyor. Yani CHP üyesi bir belediye başkanı, kendi genel başkanıyla anket yarışına girecek ve sonuca göre hangisinin cumhurbaşkanı adayı olması gerektiğine karar verilecek. Sizce olabilecek bir iş midir bu? Yani tabiri caizse Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “tensipleriyle” birisi Ankara diğeri İstanbul’da büyükşehir belediye başkanı adayı olan iki üye ile genel başkan yarışacak. Buradaki siyasi bilgisizliğe sadece gülünür aslında…
Sonuçta Meral Akşener’in bu şekilde masadan kalkması, sorumlu kim veya ne olursa olsun Meral Akşener’in hatası olarak ortaya konuldu. Tabii ki Meral Akşener’i MHP içerisinde genel başkanlık için destekleyen güçler kimse, İyi Parti’yi kurduran güç kimse aynı güç bu sefer masadan kalkamayacağını söylediği için bu sefer bir-iki gün içinde masaya dönüş senaryoları yazılmaya başlandı. En tutarlı senaryo; “Eğer İmamoğlu ve Yavaş cumhurbaşkanı yardımcısı olurlarsa ben de Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul eder, masaya geri dönerim” senaryosuydu.
Tabii ki bu da siyasetten hiç anlamayan insanlar için bile ne anlama geldiği bilinebilecek bir durumdu. Ve Meral Akşener masaya geri döndü. Cumhurbaşkanı adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Eğer Kılıçdaroğlu seçilirse “istediği uygun bir zamanda” adı geçen iki belediye başkanını da başkan yardımcısı yapabilecek. Bu arada parti genel başkanları cumhurbaşkanı yardımcısı olacaklar. Zaten hemen akabinde HDP de destek olacağını ifade etti. Yani bu cenahta taşlar yerine oturmaya başlamış oldu.
Ama siyaseten baktığınız zaman, Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kaybederse her halükarda Meral Akşener seçimi kaybetmenin müsebbibi olacaktır. Yani Meral Akşener aslında kaybeden taraftır. Bunun dışında muhalefet en önemli konu olan aday belirlemede kötü bir sınav vermiştir ve halk karşısında güven kaybına uğramıştır.
Bundan sonraki süreci hep beraber göreceğiz ama şu kesin ki Meral Akşener seçimden sonra hem partisinin genel başkanlığında hem de bu krizdeki tutumundan ötürü çok eleştirilecek ve de tüm bunların yanı sıra televizyon programındaki katılımcıya adaylık teklifi görüşmesi hareketiyle de siyasi literatürlere girecektir.
Dostlukla kalın.