82 yıldır yetimiz
Atatürk’ten bahsedildiğinde aklıma hep Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanı’nda yer alan Mustafa Kemal portresi gelir:
“Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır,
ne ağaç, ne kuş sesi, ne toprak kokusu vardır.
Gündüz güneşin, gece yıldızların altında kayalardır.
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
Şayak kalpaklı adam
Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden, güzel, rahat günlere inanıyordu
Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: «Üç,» dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
Eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı.”
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 1881’den itibaren ömrü hep mücadelelerle geçti. Çocukluğunda mücadele etti. Okul hayatından mücadele etti. Askerliği hep savaş alanlarında geçti. Ülkeyi düşmanlardan kurtarmak için Kurtuluş Savaşı ile mücadele etti. Bir devrim yaptı ve cumhuriyeti getirdi. Ülkeyi kalkındırmak için mücadele etti. Ve bu mücadelelerin içerisinde belki de onu en çok yoran, “cehaletle” mücadele etti. Yorulmak bilmedi ve 57 yaşında, 1938 yılında, kasım ayının 10’unda, saatler 9’u 5 geçtiğinde ebedi hayata geçip, ölümsüzleşti. Türk Milleti’nin kalbindeki yerini aldı.
Atatürk’le ilgili söylenecek o kadar çok şey vardır. Ancak her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, her Türk ferdi, zaten bu söylenecek olanların hepsini gayet iyi bilmektedir. Her 10 Kasımlar, aslında bu bilgilerin yinelenmesi ve hatırlanması için birer sebeptirler.
10 Kasım, bir büyük Devlet adamını, bir dünya liderini, bir siyaset adamını, bir askeri dehayı tekrar tekrar anlayabilmemiz için bir fırsat olmalıdır.
“Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır” cümlesini anlamaya çalışmalıdır.
Atam yine bir ölüm yıl dönümünde; seni, rahmetle, minnetle, saygıyla ve hasretle anıyoruz. Ne mutlu Atatürk’ü anlayabilene, ne mutlu cumhuriyete sahip çıkabilene, ne mutlu Türküm diyene.
Dostlukla kalın.