Türkiye tarımda kendine yetebilen üstelik dünyanın önde gelen ihracatçı ülkelerinden biridir, ilkesiyle büyüdü nice kuşaklar. Günümüzde ülke tarımı ithalata dayalı, uygulanan bilinçsiz politikalarla can çekişen, üretim alanından hızla ayrılarak göç yollarına mahkum çiftçiler yaratan bir yapıya büründü maalesef. Tarım, bir ülkenin ekonomisinin temelidir. Tarım sektörünün amacı; halkın dengeli beslenme ulaşımının yanı sıra tarımsal gelirleri de artırıp üreticinin istikrara kavuşmasını sağlamaktır. Tarım, kırsal kesimi kalkındırıp bu alanın yaşanılabilir hale getirilmesi ve göçün önlenmesi amacını da taşıması gereken bir sektör idi. Öncelikle şunu belirtmemde fayda var: Hızla artan nüfusun sağlıklı ve dengeli beslenmesi ancak üretim ile olanaklıdır. Doğru planlanmış destekleme modelleri ile gerçekleştirilebilecek bir hedeftir. Sorunun çözümü ise bana göre bölgeler özelinde ihtiyaca uygun üretim odaklı bir programın hayata geçirilmesine, çiftçinin ürününün pazarlama ve fiyat garantisini oluşturan tarımsal kitlerin özelleştirilmesine son verilmesine bağlıdır. Türkiye, uygun coğrafi yapısı ve iklim özellikleri, tarımsal üretimde sahip olduğu çeşit ve üretim potansiyeli ile dünya tarımında önemli bir paya sahiptir. Bir çok üründe yeterli ülkeler arasında yer alan ülkemiz; baklagiller, pamuk, tütün, fındık, taze ve kurutulmuş meyve-sebze, şekerpancarı gibi önemli ürünlerde üretici ve ihracatçı konumunda. Nüfusumuzun 3'te 1'i tarımsal faaliyetler ile geçimini sağlıyor. Yani, çalışan her 4 kişiden 1'i tarımla uğraşıyor. Türkiye milyar dolarlık ihracat, milyar dolarlık üretim kapasitesiyle en büyük ilk on tarım ülkesinden biri konumunda. Türkiye’deki endüstri tesislerinin büyük bölümü, tarımsal maddeleri ham madde olarak kullanıyor. Bu durum sanayinin gelişmesinde büyük önem taşıyor.
Eğitimi iki yönlü ele almak gerekiyor. Birincisi; tabii ki tarım eğitimi. Bilinçli üreticinin olması kökten bir çözüm getirmese de olumsuzlukların bir kısmını ortadan kaldıracaktır.
İkincisi; genel anlamıyla eğitim sistemi. Niteliksiz ve gereksiz üniversitelerin açılması sonucu, mezunlar iş bulamıyor ve ister istemez işsiz kalıyor. Bunun tarımla ne ilgisi var dediğinizi duyar gibiyim ? Şu ilgisi var onu da söyleyeyim. Köyde yaşayan insanlar da çocuğunun okumasını bir meslek sahibi olmasını istiyor doğal olarak. Çocuğu eğitim alsın, okusun, kendi ekonomik özgürlüğünü kazansın diye tarımdan uzaklaştırıp, niteliksiz eğitimlere yönlendiriyor. Yıllık eğitim-öğretim sonucunda hiçbir meslek sahibi olamayacağı bölümlere gönderiyor çocuğunu bunu görüyoruz ve duyuyoruz. Burada sorun tek başına üniversiteye yollaması değildir köy çocuğunu tarımdan uzaklaştırmasıdır. Neticede büyüyen çocuk tarımı öğrenmiyor ve okuduğu bölümden de iş sahibi olamıyor. Şehirde kalan çocuk tarım bilmediğinden köyüne de dönemiyor. Asgari ücretle de şehirde yaşamaya başlıyor. Ama babası şehirde bir evi olsun diye düşünüp tarlasını satıp şehirde ev alıyor. Bunun sonucunda ise maalesef ki, niteliksiz eğitim sonucu işsiz kalan çocuk aynı zamanda tarlasız da kalıyor.