İnsan hayatında belli bazı kurallar vardır. Bu kurallara uyduğumuz veya etrafımızdakileri uymaya ikna ettiğimizde, yaşamın rengi daha güzel olur. İnsan yaşadığı sistem içerisinde kurallara da bağladır. Kurallarda yazılı ve yazısız olmak üzere ikiye ayrılır.
Yazılı olmayan kuralları görgü kuralları çevreye saygı, insanlara doğaya saygı çerçevesinde değerlendirebiliriz. Böylesi kurallar eskiden yurttaşlık bilgisi derslerinde sonradan vatandaşlık derslerinde falan verilirdi. Zaten bu kurallar sosyal bir toplumda yapılması gereken bizlerle birlikte yaşayan diğer canlılara da saygı gösterilmesi için gereken ve eğitimle verilecek kurallardır.
Yabancılar “eğer bir yörenin eğitim durumunu görgüsünü bilgisini ölçmek istiyorsanız orada fiziki olarak alınan önlemlere, yasaklara bakın” derler. İnsanlar eğitilir, uyarılır ancak eğitimden anlamaz uyarılara kulak asmazlarsa fiziki olarak önlem almak gerekir denilir.
Nedir bunlar? ‘Park yapmak yasaktır’ uyarısına uymazlarsa ceza kesilir. Olmadı sürekli park yapılan yerlere plastik dubalar yerleştirilir. Orada kaldırıma araç çıkamayacak şekilde 30 cm yükseltilir. Artık o bölüme park yapılamaz.
Ancak fiziki önlemler alınmadan, insanlar başkalarında hakkına saygı göstererek toplumsal barış sağlansın istiyor. Bunu gönüllü ve içinden geldiği için yapsın istiyor. Kendimizle beraber başkalarında hayatına dikkat etmemizi gönül istiyor.
Toplumsal yaşamın gereği olarak bizimle aynı ortamda ve şehirde yaşayanlarında hakkına saygı göstermeliyiz. Bunu belli yasaklar sonucu yapmak değil, içimizden geldiği gibi yapmalıyız. Başkalarının hakkına saygı göstererek toplumsal uzlaşıyı sağlamış oluruz.
Dileğim insanların çevresine,doğaya saygı göstererek görgü ve bir toplumda yaşamanın kurallarına da uyarak hiçbir yasaklama levhasının olmadığı kısacası yasakların olmadığı ama her şeyi mantığıyla bilgisi görgüsüyle hiç kimseyi rahatsız etmeden yapabildiği bir dünyada yaşamasıdır.