Son yıllarda, teknoloji hayatımızın her alanını sarıp sarmalamışken, birçoğumuz bu hızlı değişime ayak uydurmanın zorluklarını yaşıyoruz. Sosyal medya, akıllı telefonlar, yapay zeka ve her geçen gün hayatımıza giren yeni teknolojik cihazlar, bir yandan yaşamı kolaylaştırıyor gibi görünse de, diğer yandan insan olmanın, "gerçekten var olmanın" anlamını yeniden sorgulamamıza yol açıyor.
Her sabah gözlerimizi açar açmaz elimizdeki telefonla güne başlıyoruz. Mesajlar, e-postalar, haberler…
Bir dakika bile durmaksızın akışa kaptırıyoruz kendimizi. Bu hız, bir yerden sonra bizi sadece tüketici olmaya zorlar hale geliyor. Bilgiye ulaşmak kolay, ama gerçekten anlamak, hissetmek, bağ kurmak o kadar da basit değil. Her geçen gün daha fazla "iletişim" içinde olsak da, insan olarak birbirimize ne kadar yakın hissediyoruz?
Sosyal medya, bu paradoksun en çarpıcı örneklerinden biri. Her an paylaştığımız fotoğraflar, durumlar, düşünceler, bize daha fazla etkileşim ve onay alma fırsatı sunuyor olabilir. Ama bu sanal onayların, gerçek hayattaki bağlarımızla ne kadar örtüştüğü tartışılır. Birçok insan, sosyal medya platformlarında daha "mükemmel" bir yaşam sergilerken, gerçek dünyada yalnızlık, stres ve kaygı gibi duygularla mücadele ediyor.
Teknolojinin bu kadar hayatımızın merkezine yerleşmesi, bir diğer açıdan da iş dünyasında köklü değişiklikler yaratıyor. Yapay zeka ve otomasyonun yükselişi, iş gücünü dönüştürüyor ve birçok sektörde iş yapış biçimlerini yeniden şekillendiriyor. Ancak bu dönüşüm, yalnızca ekonomik açıdan değil, sosyal açıdan da ciddi sonuçlar doğuruyor. İnsanların işlerini kaybetme korkusu, kariyer planlamalarındaki belirsizlikler, işyerlerinde duygusal zeka ve empati gibi insana dair unsurların daha da önem kazanması, aslında teknolojinin ne kadar "insanlığa" ihtiyaç duyduğunun bir göstergesi.
Peki, bu hızla değişen dünyada insan olmak ne anlama geliyor? Ne kadar teknolojiyi hayatımıza dahil etsek de, temel insani değerlerden ödün vermemeliyiz. Gerçek anlamda insan olmak, yalnızca fiziksel varlığımızla değil, duygularımızla, düşüncelerimizle ve başkalarına duyduğumuz empati ile şekillenir. Teknoloji, bize bazı kolaylıklar sunabilir; fakat insana dair olanı, insanın insanla kurduğu bağı, bu dünyadaki yerini unutmadan, yine insanın inşa etmesi gerekiyor.
Esenlikler…