Dünyanın gözü önünde suçu, günahı olmayan ve son derece kötü fiziki koşullarda yaşamaya mahkum edilmiş insanların, anlaşılmaz siyasi, ideolojik hesaplarla kadın, genç, yaşlı, çocuk demeden en acımasız, en vahşi yöntemlerle öldürüldüğü Arakan’daki insanlık dramı, hepimizin içini acıtmaktadır.
Bütün insanlığın gözleri önünde hiçbir hak, hukuk, adalet ve etik ilkelere itibar etmeksizin işlenen kitlesel cürüm ve cinayetlere başta BM olmak üzere, devletler, siyasetçiler, aydınlar, sanatçılar, gazeteciler, sivil toplum örgütlerinin sessiz kalmakta olduğunu görmek ayrı bir acı konusu
Sözde medeni dünya insan hakları ve özgürlüğüne ilişkin tüm ilkelerini çiğnemiş, ayaklar altına almıştır. Öyle ki, bu kesin ve feci insan hakkı ihlalleri karşısında dünya sadece koyu bir sessizliği seçmiyor adeta tepki vermeye, zulme karşı sesini yükseltmeye de çekiniyor gözükmektedir.
Mazlum ve müdafaasız insanlar acımasız zorbalığın ve zulmün olmayan insafına terk edilmiştir. Bütün dünya mazlumların gökleri parçalayan çığlıkları karşısında tavır olarak sağır, soğuk bir sessizliği seçmiştir. Özetle, daha önce Filistin’de, Gazze’de, Bosna’da ve halen süren Irak, Suriye işgallerinde görüldüğü üzere insanlık yok olmuştur.
Neredeyse bütün katliamlara maruz bırakılanların ‘Müslüman’ olmaları, evrensel haksızlık, zulüm ve işkencelere karşı gösterilen betondan sessizlik ve duyarsızlığın bilinçli bir tercih olduğunu göstermektedir. Anlaşılan o ki, öldürülen, kanı akıtılan Müslümanlar olunca üzülmeye, önlemeye gerek duyulmamaktadır. İnsan hakları ve özgürlüğü Müslümanlar için işlevini yitirmektedir.
Bir an önce, hemen şimdi kendimize dönerek, kim ve ne olduğumuzun bilincini yeniden kuşanarak, kardeşlik duygularıyla silkinip Arakanlı kardeşlerimize elimizi uzatmak zorundayız. Bu zorlu zamanlar, inanan her insanın ağır sorumluluk ve sınavdan geçtiği süreçtir. Kardeşlerimize bugün destek vermezsek ne zaman vereceğiz?