Yaşadığımız ekonomik sıkıntılardan vatandaşlar en az zararla çıkmak için olanca gücüyle çalışmaktadır. Etiketlerdeki pahalılık adeta vurgun denilecek kadar artmaya, fırsatçılar da bu işin üstüne adeta tüy dikmektedir.
Serbest piyasa mantığı diyerek adeta iğneden ipliğe kadar her şeye zam yapılmış, hayat adeta çekilmez hale gelmiştir. Aslında serbest piyasa mantığı ile yürür, bunu da kurum ve kuruluşlara bırakırsak, vatandaş zam ve zulüm altında kıvranır, mağdur olur.
Ne yazık ki, üreten değil tüketen bir toplum haline geldik. Tüketim toplumu demek, tembellik demektir. Üretim toplumu olma yolunda ciddi adımlar atmak köy ve köylüyü teşvik etmek gerekiyor. Üretim desteklenmeli, köylülerin köyünde kalması için teşvikler hayata geçirilmelidir.
Sadece tüketen toplum olmak ekonomide kalkınmayı tek taraflı sağlayamaz. Üreten ve tüketen toplum eşit şartlarda dengeyi korumak zorunda. Üretimi desteklerken, tüketim konusunda da yerli ürünlere rağbet etmeli, kendi markalarımızı almaya çalışmalıyız.
Fırsatçılığa gelince: gerçekten de çok fırsatçı, menfaatçi bir toplum haline geldik. Dövizi bahane edip aynı anda zamlara yüklendik ve fiyatları şişirdik. Her şeyimiz dövizle alınıp satılmadığı halde her şeyi doların iniş ve çıkışlarına göre endeksledik.
Bütün bu günler artık yavaş yavaş yerini sükunete bırakmaya başladı. Devletin aldığı olumlu tedbirler de fayda vermeye başladı. Ancak bu millet menfaatçileri ve fırsatçıları hiçbir zaman unutmayacaktır. Vatandaşın zor zamanlarını fırsata döndürmeye çalışan bu uyanıklara gerekli dersi vermeli ve onlarla alışverişi kesmeliyiz.