Özlü sözle değil, özünle gel

Emel Şerife Hasçağan

Bugün herkesin aklında, aklında dilinde olan bir konu seçtim. “Ya bu da çok klişe, sıradan bir konu. Sen de kolaya kaçmışsın” diye düşünebilirsiniz belki. O zaman aklınızdan geçenleri bir anlığına susturmanızı rica edeceğim. Konuya bir yönden bilimsel bakmaya da gayret göstereceğim. Keyif alacağınızı da düşünüyorum. “Artık şu konu her ne ise bir an evvel başla” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, başlıyorum. Bu haftaki konumuz sosyal medyadaki samimiyet…

Hepimiz birçok insanın sosyal medya platformlarındaki ‘aforizmalarına’ maruz kalıyoruz. Manalı manalı, özlü sözler yayınlıyorlar. Bunu yaparken hiç düşünmüyorlar da. İnsan ‘Yahu ben bunu yazıyorum ama eş, dost, akraba, arkadaş herkes bunu görüyor. Bu lafın altında ezilir miyim bir gün acaba’ der. Ya da arkadaşlıklar, dostluklar o kadar mı sahte ki birisi de çıkıp ‘Bak, sen bu sahteliğin acısını çekersin, o kadar da mükemmel değilsin, abartma’ demiyor?

Halbuki insanoğlu düşünebilen bir varlık. Bir düşünelim ve kendimize karşı dürüst olalım. Hemen hemen herkesin hayatının bir bölümü yalan. Tamam, kabul. Ama yalanın da bir namusu var. Kişisel gelişimi tamamlamadan küresel değişim nutukları atmanın ne anlamı var? Bu samimiyetsizliğin daniskası değil mi? Bu öğütler, sözler paylaşanlara sesleniyorum; Kendinizle barışık olsanız, söylediğiniz kadar güçlü olmadığınızı kabul etseniz, mükemmel olmadığınızı, ufak tefek kusurlarınızın da olduğunu düşünseniz daha mutlu olmaz mısınız? Olursunuz bence. Hadi olmadığınızı farz edelim. Diğer insanların yüzünde tebessüm oluşturamaz mısınız? Bunu da yapamazsanız “Gidin ötede oynayın” demek geliyor içimden ama mekanın sahibi olmayınca diyemiyorum da. Bu kişileri arkadaşlıktan çıkarmaya kalksak çıkaramıyoruz, engellesek olmuyor. Aşağı tükürsen bıyık, yukarı tükürsen sakal durumu var yani. Ne yapacağız sizinle? Ama çözeceğiz bu işi. Pesimizme karşı savaşta ben de varım. Konuşa konuşa, yaza yaza çözeceğiz…

Dürüst olun ve kalan ömrünüze tertemiz bir başlangıç yapın. Kusurunuzu, hatanızı, pişmanlığınızı kabul edin. Bize özlü sözlerle gelmeyin. Samimiyetinizle, özünüzle, sözünüzle gelin. Gerçek olmayan bir şey yakışmıyor insana. Eğreti duruyor.

Yazının girişinde bilimsel olarak da konuya bir yönden değineceğim demiştim. Sözümde durayım; Yapılan bilimsel bir araştırmaya göre, tüm bunlar mutluluk arayışı yüzünden oluyormuş. Fakat yine benzer bir araştırmada mutluluk aramanın mutluluk getirmediği ifade ediliyor. Yani mutluluk için bu şekilde bir çaba içerisinde olmak tam aksi yönde bir etkiye sahip olabiliyormuş. Bu konuda çok sayıda faaliyette bulunan insanlar, negatif bir sarmalın içine düşerek eskisine göre daha mutsuz bir kişi haline geliyormuş…

Yani sözün özü şu; Sosyal medya platformlarında paylaştığınız özlü sözlerinize gelen beğeniler aslında sizi mutlu etmiyor. Farkında olarak ya da olmayarak daha mutsuz oluyorsunuz. Benden söylemesi. Mutsuzluktan zevk alıyorsanız orasını bilemem. Kendinizi üzmek istiyorsanız bu sizin tercihiniz. Fakat bu yaklaşımınızla sevdiklerinizi, çevrenizdekileri üzmeyiniz.

Herkese iyi hafta sonları. Başımıza kötü bir şey gelmezse haftaya görüşürüz. Esen kalınız…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.