Ocak ayının ilk haftasını geride bırakmamıza rağmen havaların ılık seyretmesi hepimizi düşündürüyor. Adeta kış ortasında bahar havası yaşamamızın stresi hepimizi sarıyor. Gözlerimiz yağmur veya kar bulutlarını arar oldu.
Bu sene Konya ve çevresine karın yağmaması, yağmurun ise çok az olarak yağması, bunun yanında küresel iklim dediğimiz, bir iki derece ısınmanın yeryüzünde bıraktığı ve bundan sonra bırakacağı acı izler. Bütün bu acı izleri hepimiz yaşamaktayız.
Hepinizin de bildiği gibi küresel iklim değişikliği 1980’li yıllardan itibaren hepimizin sorunu olmaya başladı. Önceleri kara Afrika’yı vuran küresel iklim değişikliği sanayileşme ve dünya üzerinde artan uçak ve karayolları taşıtlarının eksozlarının bıraktığı gazlar, atmosferde sera etkisi yaparken, başta su kaynakları ve dere, derelerin beslediği nehirlerin sularının azılmasına neden olmuştur.
Yine atmosferdeki sera etkisi; kutuplarda buzulların erimesine neden olurken, Afrika kıtasında ki susuzluk, bir on yıl sonra kuzeye doğru hareket ederek 90’lı yıllardan sonra başta ülkemiz olmak üzere diğer ülkeleri de vurmaya başladı. Ilıklaşan havalar ile birlikte su sıkıntıları gündemimizden düşmez oldu.
Özellikle tarımsal ürünlerle geçinen kişiler başta olmak üzere yaşanan su sıkıntıları hepimizi etkiledi. Kar ve yağmur yağışlarının olmaması, bir anlamda doğadaki değişim, iler ki günlerde, zaten zorda olan yer altı su kaynaklarının debisinin daha da azalması demektir. Azalan yer altı suları ile birlikte yaşanan obruk çöküntülerini ibretle seyretmekteyiz.
Yaşamımızın en temel maddelerinden biri olan suyun azalması sonucu elimizdeki bir çok şeyde yok olup gitmektedir.Kısacası tüm canlılar için, su, toprak ve hava o kadar önemlidir ki, sürekli hazıra konduğumuz için, bu değerlerin kıymetini bilemiyoruz.