Kartala özenmek

Emel Şerife Hasçağan

1500’lü yıllarda yaşamış olan Etienne da La Boetie, “Eğer iki kuşak köleleştirilirse, sonra gelen kuşak özgürlüğü hiç tanımadığı için pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir” demiş. Bu hafta bu sözü ele alayım da biraz sosyolojik tespitlerde bulunayım istedim…

Baskı altında hayatlarını sürdürme mücadelesi veren toplumlarda çocuklar kölelik, kulluk düzenine uygun bir şekilde büyütülürler. Eğitimde ‘popülist söylem’ öne çıkar ve insanlar öyle yetiştirilir. Bir noktadan sonra kimse bir şeye itiraz edip, “Bu yanlış” demez. Özgür düşünce söz konusu değildir, gönüllü bir kulluk vardır. Kurulan düzeni herkes benimser ve daha iyisinin olabileceğine inanmazlar. Bu durum da yönetenlerin her daim işine gelir. Sorgulayan, hesap soran, fikri hür yurttaşların yaşadıkları bir ülke daima ileri gider. Onları güvenli bir gelecek bekler.

Tam da bu mevzuya uyan tavuk ve kartal hikayesi vardır. Pek bilinen bir hikayedir ama bilmeyenler için paylaşayım. Günün birinde, dört tane tavuk bir kartalın yuvasına girip yumurta çalmışlar ve almış kümese getirmişler. Diğer tavuklar yumurtayı görünce “Bu yumurta herhalde çok büyük bir tavuğa ait” diye düşünmüşler. Yumurtaya bir anne bulmuşlar ve kuluçka başlamış. Gel zaman git zaman yumurta kırılmış ve içinden siyah kanatlı, değişik gagalı tuhaf bir şey çıkmış. Tavuklar böylesini daha evvel görmemişler. Bir müddet sonra anne tavuk bu yavruya dersler vermeye başlamış; böceği şöyle yiyeceksin, arpayı, buğdayı böyle yiyeceksin, kedi gelirse böyle kaçacaksın falan…

Yavru büyümüş, büyüdükçe güzelleşmiş, uzun kanatları meydana çıkmış. Bir gün gökyüzünde sürülen bir canlıyı görmüş ve anneye sormuş, “Anne bu nedir? Ne de güzel uçuyor” diye. Anne tavuk, “O kartaldır, kuşların şahıdır. Sen ona sakın özenme. Asla onun gibi olmazsın, çünkü sen bir tavuksun. Baban, emmin, dayın, deden ona hep özendiler ama hiçbiri onun gibi uçamadı. Unutma, sen tavuksun, tavuk gibi yaşa” demiş.

Anne tavuğun nasihatini dinledikten sonra yavru, kartalın ihtişamını gördükçe hep iç çekmiş. “Keşke ben de onun gibi olaydım” diye düşündüğü bir gün ölmüş, gitmiş. Aslında kartal olan bu canlıyı tavuk gibi defnetmişler.

Her insan kartal gibi doğuyor aslında. Ama şartlar tavuk olmaya itebiliyor. Kartallara özenilip durulmasındaki neden bu işte…

Herkese iyi hafta sonları.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.