Kadına şiddetin normalleştiği bir çağdayız.
“Kadın şiddet görüyorsa bunu hak edecek bir şey yapmıştır” değil mi? Gerçekten doğru bu mu? Yoksa bir vicdan meselesinden kaçma durumu olmasın? “O kadar açık giyinmeseydi, o saatte orada ne işi vardı, beni sinir ediyor ne yapayım, başka bir erkekle konuşuyordu, kadın dediğin yerini bilmeli…”
Bütün bunlar size de tanıdık geliyor değil mi? Ne acı ki bu tür düşünceye sahip kafalar var evet. Bir kadın olarak bunlardan rahatsız olmam da mı suç yoksa? Her zaman düşünürüm; ben şiddet görseydim ne yapardım diye. Kendimi savunabilir miydim ya da çığlığıma bir yardım eli uzanır mıydı?
Ben her akşam eve giderken sürekli arkama baka baka yürümekten çok sıkıldım. Şiddetle yaşamaktan daha kötü bir şey varsa o da korkarak yaşamaktır. Ben akşamları hatta geceleri evime rahatça ve korkmadan gitmek istiyorum. Dolmuşta tek müşteri olarak kalınca panik yapmak istemiyorum. “Acaba bugün tacize uğrayacak mıyım?” sorusunu kendime sormak hiç istemiyorum.
Geçen hafta birisiyle bu konu hakkında bir röportaj yapmıştım. O kişi, “Kadın doğru dursun dayak yemesin” dedi. Ne kadar cahil ve gaddarca bir düşünce bu.
Bütün bunların yanında şiddetin yalnızca fiziken olmayacağını da söylemeden geçemeyeceğim. Psikolojik, manevi, sözlü şiddetler de vardır. Bir adam eşine sürekli zorbalık yapıyorsa, en basit örnek olarak; eşinin yaptığı yemeğin sırf tuzu fazla diye onu yere döküyorsa ve hatta küfür ediyorsa bu da bir şiddettir.
Kadın erkek çocuk doğuramadı diye eşine şiddet uygulayanlar var. Biyolojik olarak cinsiyeti erkeğin belirlediğini bilmiyorlar galiba.
Üstünden çok da uzun zaman geçmeyen bir haberi sizlere hatırlatmak istiyorum. Gerçi unuttuğunuzu hiç sanmıyorum. Bir kadın kendi katilini doğurmuştu değil mi? Umarım bir gün sizleri doğuran, büyüten kadınlar gibi eşsiz varlıklar için daha duyarlı olursunuz.
“Cennet annelerin ayakları altındadır.”