Son günlerde yaşanan ve medya yoluyla bizlere iletilen haberleri okudukça acaba insanlık öldü mü yoksa can mı çekişiyor diye sormamak mümkün değil. Kedi yavrularını bir çuvala doldurarak ormanlık alana ölsünler diye atanların yaşadığı bir dünyadayız.
Sadece hayvanlara mı eziyet yapılıyor? İstanbul’un orta yerinde kadını sırtına atarak tacizde bulunan ve adına insan denilenler de bu ülkede yaşıyor. Bütün bunları gören ve olaylara şahitlik edenler de nedense geriye dönüp bakmıyor ve “bana ne” misali arkasını dönüp gidiyor.
Millet olarak büyük bir vurdumduymazlık içine girdiğimizi düşünüyorum maalesef. Her gün neredeyse konuştuğum herkes sohbetin bir noktasında kızgın, kırgın, şaşkın duygu yelpazesinin en geniş kapsamında ; “Yok yok insanlık ölmüş.” diyor.
İnsanlık ölebilir bir şey midir yoksa cehalet mi prim yapıyor ?Bir düşünelim.
Hangi işi yaparsanız yapın veya çalışmayın sahne değişiyor, dekor değişiyor, oyuncular değişiyor ancak insani problemler değişmiyor ve biz aynı oyunu tekrar tekrar seyrediyoruz.Bir de şunu farketmiyoruz ki acı olan odur; bu oyunu sahneye koyanlardan biri de “BİZ”iz.
İnsanlığı öldüren de maalesef biziz. Artık kendimizden başkasını düşünmeyecek kadar egomuz artmaktadır. Etrafımızda olup bitenler bizi fazla ilgilendirmemektedir.”Ateş düştüğü yeri yakar” misali sadece birkaç “ah,vah” ile olayları geçiştirmeyi alışkanlık haline getirdik.
Başkalarının derdini kendimize dert edinmeden, başkalarının sıkıntısına yardım etmeden, başkasının acılarına ve sevinçlerine ortak olmadan bu sıkıntıları aşamayız. Yardımcı olmak ve kolaylaştırmak erdemini içimizde geliştirmeden bu sıkıntıları aşamayız. Aslında insanlık ölmüyor, insanlardaki bazı erdemler can çekişiyor maalesef.