Hızlı yaşam döngüsü

Emel Şerife Hasçağan

Teknolojinin hızlı gelişimi ve küreselleşmenin etkisiyle zaman, bugün her zamankinden daha değerli hale geldi. Ancak bu, bizim zamanla nasıl ilişkili olduğumuzu sorgulamamız gerektiğini de ortaya koyuyor. Hızla akıp giden bir dünyada, her anı daha verimli geçirmek adına sürekli koşturuyoruz. Ama bir soru aklımıza takılmalı: Gerçekten bu hızın içinde kayboluyor muyuz?

Modern hayatın temel taşı haline gelen hız, yaşamı bir yarışa dönüştürmüş durumda. Sabah işe gitmek, akşam eve dönmek, toplantılar, sosyal medya paylaşımları, e-postalar ve bitmeyen “yapılacaklar listesi”…

Bütün bunlar, bir yandan verimli olma çabası güderken, diğer yandan bizi anın değerini unutacak kadar koşturuyor. Ne yazık ki, bu hız içinde en çok kaybedilen şey zaman değil, bizim kendimizle olan ilişkimizi inşa etme fırsatımız oluyor. Sürekli bir şeylere yetişme, sürekli bir yenisini takip etme çabası, insanı mental olarak yıpratabiliyor.

Çoğumuzun fark etmeden içine düştüğü bu "hızlı yaşam" döngüsü, zamanın geçtiğini bile anlamadan, sadece "şeyler" yapmayı ve tamamlamayı hedefleyen bir yaşam tarzına yol açıyor. Fakat bunun bedelini, çoğu zaman ruh halimiz, ilişkilerimiz ve kişisel tatminimiz ödüyor.

Bu noktada, "yavaşlama" kavramı devreye giriyor. Yavaşlamak, sadece tembellik ya da duraklamak anlamına gelmiyor. Yavaşlamak, bir an durup derin bir nefes almak, gözleri açarak çevremize bakmak ve her anın kıymetini bilmek demek. Yavaşlamak, bizi daha bilinçli kılar, içsel huzuru aramamıza olanak tanır ve gerçekte önemli olan şeylere odaklanmamızı sağlar. Bu, sadece daha sağlıklı bir zihinle değil, aynı zamanda daha sağlıklı bir yaşamla sonuçlanır.

Farkındalık, mindfulness gibi kavramlar, son yıllarda oldukça popülerleşti. Bu kavramların arkasındaki en temel fikir, hayatın hızına kapılmadan anı yaşamak, düşünceleri sorgulamak ve duygusal tepkileri yönetebilmektir.

Yavaşlamak, yalnızca bireysel bir seçim değil, toplumsal bir gereklilik haline gelmeli. Aksi takdirde, hızla yaşadığımız hayatın sonunda, gerçekten neyin önemli olduğunu anlayacak zamanımız bile kalmayacak.

Belki de zaman zaman hızlanmayı, yavaşlamak kadar bilinçli bir şekilde seçmeliyiz. Yavaşlamak, sadece geçirdiğimiz zamanı değil, zamanın içindeki kendimizi yeniden keşfetmemizi sağlar. Bu dengeyi bulduğumuzda, zamanın hakkını verir ve hayatı daha derin bir şekilde yaşarız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.