Pek kıymetli okurlar, yeniden merhabalar. Sert mevzulardan biraz uzaklaşıp, havadan sudan bahsetmeye niyetliyim bu haftaki köşemde. Bakalım ne kadar mümkün…
Hava, su demişken Mart ayının sonuna geldik ama ortalık hala buz gibi. “Konya’nın gerçek soğuğu bu” diyen büyüklerimiz var. Doğrudur ama bu kış bir türlü geçmeyecek gibi bir düşünceye kapılıyoruz. Tabii soğuk olan tek şey hava değil. İnsanların kalpleri de buz kesiyor sanki. İnsanların soğukluğuyla havaların soğukluğu sanki birbirleriyle yarışıyormuş gibi. Trafikte baş selamı verdiğimiz insanlar boş boş bakıyor. “Kolay gelsin” dediğimiz kasiyer, ‘no frost’ buzdolabıymış gibi davranıyor. Esnafa “Hayırlı işler” diyorsun, sanki duvara demişsin. “Nasılsın” diye sorduklarımız, “İdare eder” diyor. Halbuki eskiden kötü de olsa “İyiyim” derdi herkes. Sanki insanların birbirlerine mecburiyetten dolayı katlandığı bir memlekette, coğrafyada yaşıyoruz. Böyle miydik?
Böyle değildik biz. Değerlerimizi yitirirken, insanlığımızı da yitiriyoruz. Ekolojik denge bozuluyor, canlı türleri yok oluyor ama insanlık da ölüyor. İnsanlık dediğimiz kavramın içi bomboş bir şey oluverdi. Güven ve saygı başta olmak üzere birçok özelliğimizi kaybediyoruz. Hayalimiz, umudumuz yok. Sorgulamak, sormak artık unuttuğumuz şeyler.
Yeniden umutlanmamız, hayaller kurmamız lazım ki yaşadığımızın farkında olalım. Aldığımız nefes çok büyük bir nimet. Bunun bilincinde olmak lazım. Hayat devam ediyor. Sevgimizi, saygımızı yitirmeyelim. Özetle, özümüze dönelim ki her şey yeniden çok güzel olsun.
Herkese iyi hafta sonları diliyorum. Kalın sağlıcakla…