Millet olarak televizyonlarda yayınlanan dizilerin esiri olmaya devam ediyoruz. Birkaç diziden başkaları adeta toplumun damarına enjekte edilmiş bir uyuşturucu gibi milletimizi etkisi altına alıyor, sosyal ve kültürel olarak toplum psikolojimizi bozuyor.
Televizyonlardaki dizileri seyretmek için acele ile eve gitmelerden tutunda, istenilen dizinin yayınlanacağı gün eve misafir kabul etmeme ve misafirliğe gitmeme gibi bir alışkanlığımız olmaya başladı.
Televizyon karşısında geçirilen saatlerle sınırlı geçici keyifler, ruhumuzda tedavisi zor bağışıklıklara yol açıyor. Ve ruhumuz yeniden uyuşmak istercesine haftada bir yayınlanan uyuşturucuları beklemeye başlıyor.
Televizyon kanallarında sunulan farazi hayatları birden sanallaştırıyor ve farazi hayatlara özentilik bir tarz oluşturuyoruz. "Kimin eli kimin cebinde" halleri daha cazip geliyor. Televizyon ekranlarından günlük yaşantımıza düşen adamlar gibi konuşup, kadınlar gibi giyinmeye başlıyoruz.
Eşi aldatmak olağan olarak giriveriyor hayatımıza.Evlilikler kısa sürüyor. Televizyonlardaki yalancı ama nefse hoş hayatların yüzüne evlilik mefhumunun kıymetini kaybettiğini görüyoruz. Evli kadınların kocasını aldatması moda oldu. Evlilikte paylaşılması gereken şeyler evlilik öncesinde tüketiliyor. Bunun adına gayet güncel ve kibar olaraktan "flört" konuyor. Ancak böyle olmuyor. Çiftler birbirini tanımanın yerine evlilik öncesini, tüketilesi bir unsur olarak görüyor. Nitekim ya kesin gözüyle bakılan düğünler gerçekleşmiyor ya da evlilikler ilk yılında çatırdayıp tarumar oluyor.
Bu vahim gidişattan kurtulabilmek için başta anne ve babalar olmak üzere hepimize büyük görevler düşüyor. Çocuklarımızı televizyondan yayılan bu uyuşturucudan kurtarmalıyız. Sadece çocuklarımızı mı kendimizi ve ailemizi de kurtarmalıyız.
Bunun için manevi değerlerimize sahip çıkmalıyız. Çocuklarımıza maneviyatı anlatmalı ve onlarında bu değerleri bilerek yetişmesini sağlamalıyız. Şayet bunu başaramazsak, başkalarının bizim hayatımıza enjekte etmeye çalıştığı kötü uyuşturucular ile geleceğimizi ve çocuklarımızı tehlikeye atıyoruz demektir.