Hiç şüphe yok ki çocuklarımız bizim her şeyimizdir. Onların bedenen ve ruhsal olarak iyi bireyler olmaları için hepimiz elimizden geleni yapıyoruz. Öncelikle çocuklarımızın beslenme, iyi bakım, sevgi ve güven duyguları gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz.
Yeni yürümeye ve konuşmaya başlayan çocuklarımız yaşadıkları dünyanın sınırlarını ve kurallarını bilmek isterler. Onlardan ne beklendiğini, nerede duracaklarını, ne kadar ileriye gidebileceklerini ve ileriye gittiklerinde ne ile karşılaşacaklarını yani kendi sınırlarını bilmek isterler ve bunu defalarca tekrar ederler. Çünkü her seferinde anne ve babaları tarafından aynı tepkiyle karşılaşıp karşılaşmayacaklarını merak ederler.
Anne ve babalarda çocuklarının bu beklentisini en iyi şekilde yapmak için büyük gayret sarf ederler. Anne ve babalar çocukları için en iyisini yapmak için, çocuğa daha iyi yaklaşmak için çabalarlar. Ancak “iyi bir anne ve baba olmak” düşüncesini kafasından atamayan ebeveynler çocuklarını kırmamak, üzmemek ve camdan bir bebek gibi davranırlar.
Ebeveynler çocuğun onlardan istediği bir şeyi vermemek, yorgun olduğu için onunla oyun oynayamamak, çocuğunu herhangi bir şey için hayır demek konusunda kaygılıdır. Çocuğun ondan uzaklaşması gibi bir duyguya kapılır ve ilişkinin zarar görebileceğini düşünür.
Aslında çocuklarınıza sınır koyarak, tüm özgürlüklerini elinden almış ya da onların sizin iyi bir anne ve baba olmadığınızı düşünmelerine neden olmuş olmazsınız. Aksine sınır koymadığınızda endişe etmelisiniz. Çünkü çocuklar için sınırların belirlenmesi psikolojik ve gelişimsel bir ihtiyaçtır.
Çocuklar her ne kadar sınırları zorlamayı seviyor gibi gözükseler de, aslında ihtiyaç duydukları anlaşılır ve tutarlı sınırlardır. Bu durumda anne ve babanın iletişimi, birbirlerini anlamaları ve koyulan kurallar ve sınırlar konusunda tutarlı olmaları çok önemlidir.