Hepimiz hayatımızda zaman zaman “her şey bunun için miydi?” demişizdir. Mücadele ederiz, çaba sarf ederiz ama nihayetinde öyle bir durumun içerisine düşeriz işte. Peki bunun psikolojideki yeri neymiş ve buna ne diyorlarmış bir bakalım.
Hayatımızın her aşamasında bir şeyler elde etmek adına mücadele içerisindeyiz. Hayatta kaldığımız süreç içerisinde sevmek, sevilmek isteriz, girdiğimiz her imtihanda başarılı olmak isteriz. Bir işe girmeyi çok isteriz ve onu elde etmek isteriz. Daha neler isteriz; beğenilmek, toplum içerisinde saygın bir yere sahip olmak ve daha nicesi. Hep bir hesap kitap içerisindeyiz. Ama hedefimize ulaşırken harcayacağımız emeğe değecek mi? Hikaye bu. Hayatın yarısını harcarsın ama sonra elde ettiğinden memnun olmazsın ya da elde edemezsen kızar, isyan edersin. Buna ‘aptal puma sendromu’ deniyormuş. Niye böyle demişler? Belgesellerde izlemişsinizdir; pumalar avlarını yakalamak için gerçekleştirecekleri koşunun süresini, eforunu avlarının cüsselerine göre ayarlarlar. Yani bir pumanın tavşan avlamak için ayarladığı süre farklıdır, ceylan avlamak için ayarladığı süre farklıdır. Avlanırken bakar ki avdan elde edeceği enerji miktarı avlanırken harcadığı enerji miktarından az, yenilgiyi kabul eder ve avlanmayı bırakır. “Aptal demişler de gayet zekice yani” diye düşünebilirsiniz. Ama burada mevzu şu; aptal puma dedikleri, bir pumanın yaptığının tersini yapan insanlar için kullanılan bir tabir. Yani, bir çırpıda midenize indireceğiniz bir tavşanın peşinden yıllarca koşmanıza gerek yok.
Sosyal platformda yayınlanan yerli bir dizide izlemiştim bir karakter şöyle bir hikaye anlatıyordu tarihe atıfta bulunarak; Yunan kral Pirus yıllarca Romalılara karşı savaşmış, büyük zaferler kazanmış. Ancak kazandığı zaferlerin ardından çok büyük kayıplar vermiş ordusundan. Zaferlerinin anlamsız olduğunu düşünmüş, “Bir zafer daha kazanırsam kaybedeceğim, biteceğim, yok olacağım” demiş. İşte aptal puma sendromunun ete kemiğe bürünmüş hali…
Bir şeyi elde etmek için sarf ettiğimiz enerjiyi, harcadığımız zamanı iyi hesaplamamız lazım. Yoksa elde ettiklerimiz kıymetsiz gelecektir. Dengeyi iyi tutturursak mutlu, mesut bir hayat sürdürebiliriz. Aşırı hırs ve ısrardan ziyade daha tatminkar olmak iyidir. Yaşama sevincimizin bu denli düşmesinin nedenlerinden biri budur bence. Hem bu hayatta zamanı ve ölümü geri alamayız değil mi? Bunu aklımızdan çıkarmayarak, hesabımızı kitabımızı bu gerçeğe göre yapmalıyız.