AB'nin Türkiye takıntısı
Uluslararası ilişkilerde hele hele 2010 sonrasında reel politiğin küreselleşme retoriğini ve bu retorik üzerinden yürütülen siyaseti tükettiği bir düzlemde AB'nin eski reflekslerle hareket ediyor olması kurumun kendini güncellemekten uzak düştüğüne, inandırıcılığını kaybettiğine ve hatta yaptırım gücünün de sınırlandığına işaret ediyor. AB'nin kurumsal bir yapı olarak kurumun ve üyelerinin politik çıkarlarını öncelemesi günümüz dünyasında abes görülecek bir şey değildir. Doğu Akdeniz özelinde de bu çıkarları elde etmeye dönük söylem ve politikalar üretme derdine düşmüş durumda.
EastMed projesi ile Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarının Yunanistan ve İtalya üzerinden Avrupa'ya taşınmasını önemli görmektedir. Bu mekanizma elbette çok önemli ekonomik kazançları beraberinde getirebilir. Avrupalı şirketlerin milyarlar ca avroluk yatırımı ve üye ülkelerin doğalgaza harcadığı bütçeden yaşanacak tasarruf ekonomik düzeyde önemli kazanımlar. Rusya'ya bağımlılığın azalması ise siyasi ve jeopolitik düzeyde başta Almanya olmak üzere bütün Avrupa için orta ve uzun vadede önemli risklerin bertaraf edilmesi için bir kaldıraca dönüşebilir.
Avrupa'nın bu potansiyel kazançları elde etmekten her geçen gün biraz daha uzaklaşması, Rusya'ya Doğu Akdeniz, Libya ve Suriye'de daha fazla alan açan yaklaşımları hem üye ülkelerin hem de AB'nin sorgulaması gereken önemli bir mesele olarak karşımıza çıkıyor. Bu sonuç AB'nin rasyonaliteden uzaklaşması ve Türkiye takıntısından kaynaklanıyor. GKRY'nin, Türkiye'ye yaptırım uygulanmadığı için Belarus'a yönelik belirlenen yaptırımları veto etmesi bu anlamda önemli bir gösterge. Buna
rağmen gerek üyelik müzakereleri için belirlenen fasıllar müzakere edilirken gerek diğer toplantılarda AB yönetiminin Türkiye'yi Yunanistan ve GKRY'nin hırslarına teslim olması için zorlamalarda bulunması, kurumun gittikçe işlevsizleşmesi karşısındaki çaresizliğini gösteriyor. 25 Eylül'deki toplantıdan Türkiye'ye karşı etkisiz bir yaptırım kararı çıkması durumunda AB'nin köhne- miş siyaseti bir kez daha kendini göstermiş olacak. Dahası yaptırım kararının Türkiye üzerinde caydırıcı olmadığı anlaşıldığında ise AB için tehlike çanları çalmaya başlayacak