“Güdük Necmi, İnek Şaban, Damat Ferit söndürün sigaralarınızı Kel Mahmut geliyor…”
Hababam Sınıfı’ nın Mahmut Hoca’sı, Gülen Gözler ve Neşeli Günler’ in fedakar aile babası, Bizim Aile filminde fabrikatör Saim Bey’ in karşısına dikilen, işçilerin gür sesi Yaşar Usta’ sı Münir Özkul, 92 yaşında hayata gözlerini yumdu. Yeşilçam’ ın unutulmaz filmlerinin unutulmayacak efsane isimlerinden biri daha göçtü gitti bu dünyadan. Sahnelerde ve beyaz perdede hayat verdiği karakterlerle 7’ den 70’ e herkesin yüreklerinin bir köşesinde taht kurmuş bir sanatçı.. Halktan, bizden biri…
Peki, neden sevdik biz bu kadar Özkul’ u ve diğer göçüp gidenleri?
Bu sorunun herkesin ağzından dökülecek birçok farklı cevabı elbette ki olacaktır. Ya da bu yazıyı okuyan insanların bu soruyu gördüklerinde kendilerince içinden geçen bir cevapları olması da pek tabii mümkündür. Lakin bu sorunun bütün toplumsal yapıyı etkilemesi sebebi ile önemle ele alınması gereken kısmı, bana göre, popüler kültürün sıcağı sıcağına hayatlarımızın orta yerine koyduğu ve sonrasında da aynı hızla tükettiği insanların çevremizde oluşturduğu kalabalıktır. Sorunun asıl cevabı bu kalabalık ve bu kalabalığın “üretme kabızlıklarına” inat Münir Özkul ve diğerlerini sevmemiz gerçekliğinde yatmaktadır.
‘Kültür’ kavramını tek başına ele aldığımızda, aslında endüstriyel piyasaya muhalif bir düzlemde aydınlanmayı ve ‘doğru yaşam fikrini’ temsil eden bir kavram olduğu sonucuna varabiliriz. Lakin günümüzde bu ifade çerçevesinde ‘diyalektik bir ironi’ kendini göstermektedir. Aydınlanmanın ve pek tabii insanca düşünmenin temel ögesi olarak ele alınması gereken kültür kavramı, bugün endüstriyel piyasada popüler dinamikler ile yoğrularak ideolojik bütünleşmenin, sosyal kontrolün, kar hırsının ve özellikle de ‘aydınlanma karşıtlığının’ bir aracına dönüştürülmektedir. Günümüzde popüler kültürün, Türkiye toplumunda ve özellikle yeni nesil üzerinde yarattığı sanal dünya düzeni giderek legalleşmektedir. Bu düzen insanı ve insanın kendini var ettiği bütün öz yaşam alanlarını ve düşünsel perspektifini sürekli olarak tüketmektedir. Bu acı tablonun içerisinde yer almamak, içerisinde yer almaktan da zor bir hale gelmiştir ya hani.. İşte tam da bu noktada bu soru çok daha büyük bir önem kazanmaktadır. Ekranlarda gördüğümüz an kilitlenip kaldığımız, toplumsal değerlerin ince ve şık bir biçimde işlendiği, hayatın içinden karakterlerin can bulduğu Yeşilçam filmleri ile Münir Özkul dahilinde ismi listelerce uzayıp gidecek diğerlerini seviyoruz.. Ve işte yine, üzerimize giydirdiğimiz ve pot durduğu fersah fersah uzaklardan belli olan bugünün yoz değerlerine inat sevmeye de devam edeceğiz..
Bugün Münir Özkul’ un ardından yalnızca üzülmek yeterli midir? Hayır değildir. Asıl sorulması gereken soruları kendimize sormalı ve bu soruların cevaplarını kendimize vermeliyiz..
Hababam Sınıfı' nın Mahmut Hocası’nın bizden beklediği de aslen budur..
“Uçurtma uçar sözlüğümden, Geri gelmeyecek bir kuş”
Hoşçakal Mahmut Hocam.