RÜZGAR SESİ
Rüzgarlıdır geceler, karlıdır belki de yağışlıdır. Süzülür camlarına usul usul yağmur damlacıkları, gözlerine çarpar buğuları. Sessizden gelir bir ayrılık sesi, uzaklardan kuytulardan. Oralardan büyük bir çığlıktır sana duyulan, herkesin uykularda olduğu zamanlarda. Yalnızlık vurur başına başına, bir başına kalırsın kenarına çekildiğin o üçlü koltukta. Gözlerine vuran bir ağırlık vardır artık omuzlarında, kimsesizce izlersin sokakları, bir Allah’ın kulu da beklemez ki sen gibi bu pencere kenarlarını. Gezinir gözlerin karanlıklara doğru, yıldızlar sahici değildir sana, Ay dokunur ruhuna o da sen gibi bu geceyle tek başına. Sonra bir durur bir bakarsın bir durur bir bakar, ve de orada kalakalır gözlerin, gökte kalabalığın kendisinde, onca yıldızların arasında beliren tek ay yalnız bir ay ve onca kalabalığın arasında yine tek sen yalnız sen. Kimsen yok ki derdini açıp da dinletebilsen.
İyilik rüzgarı esmez mi hiç bu dünyaya, bir el uzanmaz mı hiç bir insana karşılıksızca. Şüphe etmeden, düşünmeden sadece bir iyilik dokunmaz mı kalplerimize. Bir dakika beklemeden bir nefes kadar yakın olamaz mı insan insana. Şu ağaçlar estikçe gövdesinde yazan hikayeleri anlatamıyorsa, şu damla damla süzülen yağmur paylaşıyorsa bütün dertleri, eşlik ediyorsa yalnızlar diye tüm yalnızlıklara ve yeşertiyorsa çiçeği getiriyorsa ardından güneşi, insan neden susturur kimsesiz dilleri. Kim bilir belki bir çay yudumunda belki bir kahve falında belki de göklerdeki yıldızların hatrına kavuşur yiten sevgiler. Belki hatırlanır bir gün an’lar biriktirilen hatıralar, belki bir gün buğulanan yağmur eşliğinde belirir beklediğin o rüzgar. Belki ışığıyla aydınlatır geceni belki bir gülüşüyle kıpırdatır gözlerini belki de ansızın bir yıldız dileği gibi çiçekler getirir ruhuna. Karmaşanda boğulan sessizliğini bırakır ardında. Kim bilir belki de şimdi karşında duran karanlık uçurum, aslında güneşi doğmamış bir çiçek bahçesidir, bir gökkuşağı rengi kadar mutluluk yolunda esen rüzgar sesidir..