Avuçlarında solan güllerin kokusu, uykuya dalamayan gözlerinde onun son sözlerinin uğultusu.. Garip bir boşluk, garip bir hissizliği sarar bedenini o an. Şaşkın bakışlı gözlerinde yaşlar dolarken, herkesin içinde olduğundan durdurursun gözlerinin kapanışlarını. Donuk donuk kalırsın, aslında tam da kalakalırsın. Kim konuşsa duymazsın ya da o büyük gürültüye dayanamazsın. Ağaçların rüzgarıyla savrula savrula uzaklara gitmeye başlar ayakların.
Ayrılık, ihanet, terkedilmek yüzleşirsin tek tek kapına gelen tanımadığın terimlerle. İşte şimdi bilirsin ihanet nedir, ayrılık nedir ve terkedilmek nedir, aslında en çok da özlem nedir tam da tadarsın yüreğinin en içinden. Kaçmak istesen kaçamazsın, sen nereye gidersen git ne kadar uzağa gidersen git o da seninle gelir hangi sonbaharın fısıltısı varsa o da seninle sürüklenir, sen neye kulaklarını kapatırsan bil ki o onu işitir çünkü o tam da içindedir. Her adımında, her bakışında, her duruşunda, ağlayışında, gülüşünde, hayalinde, rüyalarında yani her anında..
Kim bilir belki de yaşaman gerekir, belki de mutluluğun formülü tam da onun gülüşünü hayal edip hayatına devam edebilmendir. Belki de bekleyen olmalısın bu hayatta, bekleyişlerin çıkaracaktır karşına mutluluklarını. Belki sevgin yeni bir sevgiye kapı olacaktır. Belki yaşadıysan bu ihanet seni sen olmaya aralayacaktır. Kendini bulursun belki bu aşkta, özleye özleye yana yana. Belki de bir papatyanın açışındadır kokusu, güneşin yüzündedir belki gülüşü. Ve bakışı, doyamadığın dayanamadığın o bakışı, rüyalarında bekliyordur belki seni. Kaybettiğin yerdedir, rüyalarında görüp göklere baktığın yerdedir belki.. Kimbilir?