Bir ilkbahar tınısıyla başladık güne, sizi bilmem ama ben çok savruldum bu şehirde.. Bazen bir güvercin olmak istedim mektupları yetiştirmek için kanatlarını göklere savuran, bazen de nemli bir toprak olmak istedim papatyaların yeşermesine sevgi aşılayan. Ve bazen de hiçbirşey yapmak gelmedi içimden. Öğrendim ki; gönlün yorgun olunca beden de sarhoş olurmuş, beyin uyur ama kalp ağrılarıyla boğuşurmuş. Tüm umutlar yitirilir, ama Yaradana sığınmak yitirilen tüm umutları yeniden yeşertirmiş. Ertesi gün Güneş doğar, ama kimin hayatına bilinmezmiş. Herkesin bir sırası var imtihanda. Kimine bugün huzur, kimine yarın kararır dünya..
Ve inandım ki; ölünce sevdiklerimize hiç kırılmadan ve onları hiç kırmadan sarılabileceğimiz günlerimiz varmış baharları andıran, nefret duygusu gerçekten yok olacakmış, öyle umutlanıyorum galiba. Ve umut da bir sanat müzikaline benzer gibi değil mi, inişli çıkışlı duraksamaklı.
Bir kemanın emekle verilen sesinde sanat, bir ney’in üflenirken o nefesten kalpten çıkan ses de sanat.. Ruhumuza dokunuyorsa bir şiir ve ruhumuzda alevleniyorsa bir şarkı, var bir yaşanmışlık kendi dünyamızda. Kimisine göre anlamlı olan bir yaşanmışlık olmasa da, hissettirilen yaşanmışlıklar bizim sadece gönlümüzün kuyusunda. Kim bilebilir ki senin ruhuna dokunan o hisleri; birisi martının kanatlarında belki, diğeri kırmızı gülün dökülen yapraklarında ve bazısı da yürürken caddelerde söylenilen şarkıyı aynı an’da paylaşmanda. Müzik gibi hayat, beste gibi, uçuşan notalar gibi.. Bazen yaşadıkların şarkıların sözlerinde gizli ve bazen de hissettiklerin melodilerin tonlamasında.
Kalbin seni yıldızlara götürüyorsa geceleri, kapıl git hayallerinin odağına. Bazen de güneş doğduğunda sokakta gezinen çocuklar geliyorsa aklına, sende çık sokağa iyiliklerinle oyalan, evde oyalanma. Hayat seni nereye kadar sürüklüyorsa sende onun hızında devam et, devam edersen kaderinin arkadaşlıkları çıkabilir önüne, çiçeklerin açışı yansıyabilir objektifine, kıpkırmızı şafakta belki bir not bırakırsın ömrünün çizgisine.
Şimdi vapurlar geçiyor denizin ortasından, ben bana gelen seferi kaçırdım diyorsan, bir başka sefer yaklaşıyor umutlarına. Göklerde gezinen kuşların adımlarını takip ediyorum, zamana yarışıyorlar inatla. Ve ben çekildim bir kenara, akşamlamasını bekliyorum güneş ışıklarının. Çünkü ben en çok akşam ışıklarına aşığım İstanbul’u aydınlatan..
Hoşçakalın,
Aşkla.