Tüm suç, güç zehirlenmesi yaşayanlarda mı?

Barbaros Ulu

Babacığım, haberleri izle­me ve gündemi takip etme özelliğim yok. Biliyorsun ben z neslindenim. Ama bu demek değildir ki kamuoyunda olup bi­ten çoğu şeye biganeyim. Zaman zaman göz ucuyla da olsa ülkede olup bitenlere kulak kabartı­yorum. Ülkemi çok seviyorum. Yaratılanlar, Yaradan’dan ötürü kabulümdür. Fakat ne ülkemi ne de insanımızı anlayabiliyorum. Hele siyasileri hiç anlamıyorum. —Bu kanaate nereden vardın evlat?

—Ülkemde gökkuşağının tüm renkleri olmasına rağmen renkler ikiye indirilmiş, her şey siyah ve beyaz üzerine kurulu. Bir şey ya siyahtır ya da beyaz. Bugüne kadar hiç ortasını görmedim. İnsanlar birileri tarafından kutuplaştırıl­mış. O birileri, yeri geliyor pireyi deve yapıyor yeri geliyor, deve pire kadar yer kaplamıyor. Birileri özellikle siyasiler, gündem olarak halka ne dayatıyorlarsa halk kendilerine dayatılan gündemle yatıp kalkıyor. Saflar da hazır: Ya siyahı ya da beyazı seçecekler. Örnek vermem gere­kirse, bir konuda doğru ve yanlış belli olmasına, bir sözü kimin söyleyip söylemediği bilinmesine rağmen gözünün içine baka baka “falan söyle­di" denebiliyor. Halk da falanın söylemediğini bil­diği halde buna inanıyor.

Ölümüne sevgi, ölümüne kutuplaşma dedikleri böyle bir şey olsa gerek. İnsanların gözü kör olduğu gibi vicdanları da körelmiş. Nabza göre şerbet veriliyor. Dur­madan zikzak çiziliyor. U dönüşü yapılıyor. Böyle, doğru nasıl ortaya çıkacak? Konuşuyorum ama bir şey demiyorsun?

—Ne diyeyim evlat. Sözün bittiği yerdeyiz zira. Tespitlerinde yerden

göğe haklısın ama alacağın yok. Zira büyüklerimiz daha iyi bilir. Biz ne anlarız ki bu işlerden. Onlar ne dedi ise biz buna teşneyiz.

—İyi de doğruya doğru, yanlışa yanlış demek gerekmez mi?

— Öyle demek gerekir ama hiç tavsiye etmem. Sonra kimse doğ­runun peşinde falan değil. Onlar, bu doğru derlerse bizim için doğru odur. Yanlış demişlerse bizim için yanlış odur. Hak ve haklı arama. Zaten ararsan da bulamazsın. Bulsan da alacağın olmaz. Hak de­diğin şey gücün elindedir. Güç ise daima haklıdır. “Üst daima haklıdır, bilhassa haksız olduğu anlarda" sözünü de hiç unutma. Zira bu ül­kede bu işler böyle yürür. Bundan, gücün peşinde koşanlar da mem­nun, gücü elinde bulunduranlar da. Neyse fazla uzatmadan şu hikayeyi anlatayım da ne demek istediğim daha iyi anlaşılmış olsun:

“Küfeli bir Hz. Ali destekçisi, dişi devesi ile Şam’a gitmiş. Devesini bir direğe bağlamış. İşini gördük­ten sonra döndüğünde, Şamlı bir tüccarın devesine sahip çıktığını görmüş. ‘Bu deve benim erkek de­vem’ diyormuş Şamlı. Tartışmışlar ama sonuç alamayınca görevliler gelmiş. Konuyu Şam Valisi Muavi- ye’ye götürmüşler.

Muaviye meydandaki ahaliye sor­muş: ‘Bu deve Şamlının mı Küfeli- nin mi?’

Ahali bağırmış: ‘Şamlının’ (bence de)

Muaviye sormuş: ‘Deve erkek mi dişi mi’ diye.

Ahali, deve dişi olduğu halde hep birlikte bağırmış: ‘Erkek’ (bence de) Muaviye, Küfeliyi yanına çağırıp şunu söylemiş: ‘Git Ali’ye söyle, Şam’da bir Vali var. Dişi deveye erkek deyince inanan binlerce taraftarı var."

Burada tüm suç Muaviye’nin mi yoksa rakibine karşı güç gösteri­sinde bulunan, ona aba altından sopa gösteren Muaviye’ye; şeksiz şüphesiz, ölümüne destek veren Şamlıların mı? Suçun tümü güç zehirlenmesi yaşayanda mı yoksa gerçeğin hilafına olmasına rağmen ona destek veren halkta mı? Karar sizin.

Aman, neyse ne. Bir konuda bü­yüklerim ne diyorsa odur benim için. Doğru mu? Hiç umurumda de­ğil. Doğru dediğin nedir ki sonra...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.