Müstakil Evin mi Var, Derdin Var

Barbaros Ulu

Yürüyüş yaparken genellikle insan ve araç trafiği yönünden ıssız ve tenha yolları seçerim. Özellikle tek veya iki katlı müstakil evlerin bulunduğu mahaller, yürümek için birebir. Ne yürüyüşümü kesen var ne önüme çıkan var ne de güneşimi engelleyen. Kendi halimde yürüyorum. Yürürken de kimseyi rahatsız etmiyorum. Ne ben başkasını ne de bir başkası beni. Hem önümü görüyorum hem de sağ ve solumdaki müstakil evleri seyrediyorum. Bir müstakil evim olmasa da en azından aralarından geçmek ve seyretmekle müstakil eve olan hasretimi gidermiş oluyorum. Bu gidişle müstakil evim, 1x1 ebadında, penceresi ve kapısı olmayan, çatısı zemin kata paralel olan, dört tarafı açık, bodrum kattan ibaret olacak. Orada ışığa hasret kalsam da en azından çatıma düşen güneşime hiçbir ev engel olamayacak. Sabahtan akşama güneşimi alacağım. Beni ebedi istirahatgahımda belki de rahatsız edecek tek şey, çatısına görkemli mermer yaptıranlar olacaktır. Yüksek katlı binalara göre bu rahatsızlığa da katlanılır. Neyse bu sonraki mesele. Biz şimdiki müstakil evlere dönelim tekrar.

Şehir hayatının içinde köy ortamını yaşayan ama şehrin tüm nimet ve imkanlarından faydalanan bu müstakil evlere gıpta etmemek mümkün değil. Bir kapıdan aynı ailenin fertleri girebiliyor sadece. Çoğunun arabasını park edebileceği garajları, bahçeleri ve içinde ağaçları var. Komşular birbirlerini tanıyor, Sokaklarına giren bir yabancının bu mahalleye ait olmadığını biliyorlar. Bahçeye çıktılar mı ayakları toprakta. Evler, dört cepheli ve sabahtan akşama güneşini alıyor. Anlayacağınız şehirde yaşayan ama şehrin gürültüsünden ve kirliliğinden uzak yerler müstakil evler.

Eskiden müstakil ev denince fakir gecekondu mahalleleri akla gelirken şimdilerde zengin muhit akla geliyor. Bu evlerde variyetli insanların kaldığını anlamak için bahçenin ortasına yerleştirilen görkemli evlerin dışında, diğer yapılanlar dikkat çekici. Doğrusu, normalin üzerinde bir abartı var. Evin çevresine çekilen ihata duvarının üzerine demir ve tel yapılması. İnanın, ev sahibi, herhangi bir sebeple bahçe kapısından giremeyip dışarıda kalsa, yüksek ihata duvarı ve üzerine yapılan ilavelerden bahçesine giremez. İçeriden de dışarıya çıkamaz. Durum bu iken buna ilaveten 24 saat kayıt altına alınacak şekilde evin kamera ile korunması ve alarm takılması. Üzerine bir de bahçeye köpek bağlanması veya bahçede salık bir şekilde bırakılması. Giriş kapısına “Dikkat! Köpek var” uyarısının asılması. (Bu arada bazı evlerde köpek olduğu halde kapısına bu uyarıyı asmadığı da malum.) Kimsenin gelip park yapmayacağı bilinmesine rağmen “Garaj kapısıdır. Park yapılmaz” levhasının yapıştırılması.

Evin dışında, yapılan onca masrafı görünce müstakil evin mi var, derdin var diyorum. Sanırım eve girişin bu kadar zorlaştırılması evin hırsızlara karşı korumaya alınması olsa gerek. Bu kadar yapılan ve edilen masraf, eve hırsızı ne kadar önlüyor bilmiyorum. Bildiğim, hırsıza kilit olmaz. Gerekirse evin ihata duvarını, evin duvarlarını demirle kapla veya demirden yaptır. Yeter ki hırsız bu eve girmek istesin ve o evde para ve altın gibi mücevheratın olduğuna kendini inandırsın. Zerre faydası olmaz. Çünkü içeriye girmek, bahçedeki köpeği atlatmak, kameranın kör noktasını bulmak, evde kimsenin olup olmadığını tespit etmek, hırsız için çocuk oyuncağı. O zaman bunca masraf kime yapılıyor? Aklıma; duvardan atlayamayan, demiri kesemeyen, köpeğe bir şey yapamayan ve köpeğin uzaktan havlamasından bile korkan benim gibi acizler için geliyor. Bunu, hırsızı görünce suspus olan, yoldan geçtiğimi görünce avazı çıktığı kadar havlayan köpekten anlıyorum. Bir havlamaya başlıyor. Susmuyor mübarek. Biri havlamaya başlayınca komşu köpekler de buna tempo tutuyor. Duvara öyle bir tırmanışı, bana öyle bir bakışı, ilerledikçe bahçenin bir ucundan diğeri öyle bir koşusu var ki duvardan atlayabilse beni paralar. Ne olur ne olmaz diyorum, adımlarımı hızlandırıyorum. Bir taraftan da acaba duvardan atlar mı diye endişe ediyorum. Kimin, ne amaçla bu yoldan geçtiğini kestirmeden avazı çıktığı kadar havlayan bu köpekler, her geçene böyle havlarsa -ki öyledir- merak ediyorum, sokak sakinleri, bu kadar köpek sesine nasıl tahammül edebiliyorlar? Aşağı yukarı, her evde köpek olduğuna ve bu köpekler akşamdan sabaha, her geçene hep böyle havladıklarına göre sanırım, hane sahipleri köpek havlamasından, “Bak bak! Bizim köpek mahalleden kimseyi geçirmiyor, görevini yapıyor, biz de emniyetli bir şekilde evimizde oturuyoruz, deyip zevkten dört köşe oluyorlardır.    

Hasılı, müstakil bir evim olsun istiyorum ama evi koruma amaçlı normalinden fazla tedbiri özellikle köpek beslemeyi çok abartılı görüyorum. Eğer müstakil evler için bunlar şart ise yerine getiremem sanırım. Bu demektir ki benim müstakil bir evim olmayacak. Özlemimi, yazımın başında dile getirdiğim yerde gidereceğim.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.