Kişilerin olduğu kadar kurumların da itibarı vardır. İtibarın kazanılıp ve kaybedilmesinde başka saiklerin etkisi olsa da en büyük pay kişilerin yaptıkları, tasarrufları ya da yapması gerekenleri yapmamaları birinci derece etkilidir. Çünkü kimse kimseye itibar elbisesi giydirmez, kişi ve kurumlar kendi itibar elbiselerini kendileri giyer ve çıkarırlar.
Bu kısa girişten sonra yazımın bundan sonraki kısmında aynı mevzuata tabi olmalarına rağmen bazı kurumların işleyişinden bahsederek kurumlar arasındaki farklılığa dikkat çekeceğim. Bildiğiniz gibi İçişleri, MEB, Hazine ve Maliye bakanlıkları bünyesinde çalışan personel, 657'ye tabi personel iken vekalet ve geçici görevlendirmeler, kurumdan kuruma farklılık göstermektedir. Ne demek istediğimi bazı örnekler vererek açıklamak istiyorum. Sonra itibar konusuna geleceğim.
Eskiden bir ilçe kaymakamı izne ayrıldığında veya bir başka yere nakil gittiğinde ya yazı işleri müdürüne ya da ilçedeki bir daire amirine vekalet bırakabiliyordu. Son yıllarda vekaletler bir başka yakın ilçe kaymakamlığına bırakılır oldu. Yani kaymakamlık vekaleti yine bir kaymakama bırakılıyor. İlçeden çıkması gereken bir evrak, kaymakam tarafından imzalanması gerekiyorsa ilçenin yazı işleri, evrakı, imza için vekaletin bırakıldığı kaymakama götürmektedir. Bu evrak rutin bir evrak olsa da durum böyledir.
Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı olarak çalışan saymanlıklarda; maliye, gelir idaresi, malmüdürlüğü, muhasebe, milli emlak gibi bölümler var. Buralarda çalışan memurlardan biri izinli, raporlu veya karantinada olduğu zaman ildeki saymanlıktan sorumlu kişi tarafından, ilden ilçeye, ilçeden bir başka ilçeye geçici süreliğine memur görevlendirmesi yapılmaktadır. Görevlendirme yapılırken görevlendirilen yerin belediye sınırları dışında olmasına ve mesafesine bakılmamaktadır. Anlatmak istediğim, saymanlıklarda bir memura ihtiyaç olursa dışarıdan bir görevlendirme yapılmıyor, kurum içinden görevlendirme yoluyla karşılanmaktadır. Görevlendirilen kişi de ben oraya gitmem, buna hakkınız yok demiyor.
Milli Eğitim Bakanlığına gelince il, ilçe veya bir mahallede bir öğretmene ihtiyaç olduğu zaman MEB buralara kadrolu veya sözleşmeli bir öğretmen vermemişse veya atanan öğretmen doğum izni, hastalık gibi nedenlerle raporlu ise MEB, milli eğitim müdürlükleri vasıtasıyla ihtiyaç olan yere aynı eğitim bölgesinde norm fazlası veya 21 saatin altında derse giren öğretmen varsa onu görevlendiriyor. Merkezde norm fazlası olan bir öğretmen varsa ihtiyaç olduğu halde onu belediye sınırları dışına geçici de olsa görevlendiremiyor. Böylesi durumlarda ilçe milli eğitim müdürlükleri ücretli öğretmenlere görev vermektedir. Ücretli öğretmen görevlendirmesi yapılırken sırasıyla eğitim fakültesi, fen-edebiyat fakültesi, diğer fakülte mezunları, açık öğretim fakültesi, iki yıllık ön lisans ve lise mezunu olma sırası tercih edilmektedir. Öncelik, ihtiyaç olan dersin maaş karşılığı okutabileceği branş olmakla beraber bu tür ücretli görevlendirmelerinde branş dışı öğretmene hatta mesleği öğretmenlik olmayana bile görev verilmektedir. Bugün farklı alan ve işkollarında çalışan çoğu kimse, ihtiyaç olan okullarda ücretli öğretmenlik yapmıştır. Söz arasında ben vekil/ücretli öğretmenlik yaptım sözünü duymanız mümkün. İl merkezlerinde ve büyük ilçe merkezlerinde aşağı yukarı tüm branşlarda fazlalık varken çok cazibe merkezi olmayan taşrada bu şekil ücretli öğretmenlik görevlendirmesi hala yapılmakta ve yaygındır.
Verdiğim üç örnekte görüldüğü gibi kaymakamlık ve saymanlıklarda dışarıdan bir görevlendirme yapılmıyor iken MEB'de harici görevlendirme yolu açıktır. Elbette bu üç kurumun şartları ve işleyişi farklıdır. Kaymakamlık ve saymanlıktaki vekalet ve geçici görevlendirme işini, Türkiye'nin her bir yerine yayılmış büyük bir aile olan MEB'de uygulamak zordur. Saymanlıkta olduğu gibi MEM'ler de belediye sınırları dışında ihtiyaçtan dolayı geçici görevlendirme yapmaya kalksa, görevlendirilen öğretmen de görevlendirmenin durdurulması ve iptali için idari mahkemelere başvursa, mahkemeler öğretmeni haklı bulur ve görevlendirme iptal edilir.
Yine burada saymanlık teknik bir iştir, para-pul hesabı döner, herkes yapamaz ve herkese teslim edilemez. Öğretmenlik böyle değil, herkes yapabilir denebilir. Doğrudur, ehil veya değil, çoğu kimse ücretli öğretmenlik yapıyor. Genellemeyelim ama bu öğretmenliği masaya yatırmakta fayda var. Faydalı veya değil, ders doldurulmuş oluyor. Bunun da çok faydalı olduğunu düşünmüyorum. Bunun da en büyük zararı çocuklarımıza olmaktadır ve bu çocuklar ders öğretmeni olan diğer çocuklarla eşit şartlarda yarışa sokuluyor.
Tüm bunlardan geçtim. Bu ücretli öğretmenlik yoluyla öğretmenliğin bir gizemliliği kalmadığı gibi öğretmenlik itibar kaybına da uğruyor. Çünkü ilgili-ilgisiz, bilgili-bilgisiz, ehil veya değil, herkes ben de öğretmenlik yaptım diyerek asıl mesleği öğretmenlik olanları sorguluyor. Bu durumun da öğretmenliğin itibarını düşüren önemli faktörlerden biri olduğunu düşünüyorum. Öğretmenliğin itibarının düştüğü kadar saymanlıkta çalışanların itibarı düşmüyor. Çünkü çalışmadığı için saymanlığın işleyişine çoğu kimse vakıf olamıyor. MEB, eğitim ordusunun itibarını yükseltmek istiyorsa işe ücretli öğretmenliği kaldırarak başlayabilir. Çünkü kurumun itibar kaybı öğretmenlere, öğretmenlerin itibar kaybı da kuruma fatura edilmektedir.