Bazı korkular da vardır ki kronikleşmiştir ve bazıları için bu korku bulunmaz nimettir. Mesela CHP bu milletin çoğunluğu için bir korkulu rüyadır. Özellikle sağ siyaset bu parti üzerinden çok partili sisteme geçildiği yıldan itibaren ekmek yemiştir ve halen yemeye devam etmektedir. Çünkü bu partinin tek parti döneminde yaptıkları, meydanlarda ve kapalı kapılar arkasında o kadar işlenir ki bu korku bu milletin kahir ekseriyetine yeter de artar bile. Adını duyar duymaz aman aman denir. Ne denir bir hatırlayalım: "Efendim, bu parti var ya bu parti, bunlar din düşmanı. Geçmişte Kur'an'ı yasakladılar. Dinsiz bunlar. Başörtüsü zulmü bunların eseri. Allah muhafaza iktidara bir gelirlerse, kızlarımızın başını açarlar. İmam Hatip Okullarını kapatırlar. Bunların iktidarında dindara yer yok. Siz bilmezsiniz bunları. Bunlar ekmeği bile karneye bağladılar. Ezanı Türkçeleştirdiler. Bunları iktidara getirin de o zaman görün gününüzü..." vb. denerek sürekli korku pompalanır. Ondan sonra gelsin oylar ve iktidarlar.
İşin garibi, korkutulan parti, 1950'den beri tek başına iktidar yüzü görmemiştir. Tek parti döneminin sorumlu faillerinden de bugün aktif siyasette olan yoktur. Çoğu da ölmüştür. Bu parti iktidar olacak şekilde her seçime hazırlanır ama yeri hep ana muhalefet olmuştur. Darbımesel haline gelen bu geçmiş uygulamalar milletin genlerinde kötü bir iz bırakmış olmalı ki parti yönetimi değişse de halk bunların genlerinde var diyerek bu partiyi iktidara getirmiyor. Bu demektir ki seçmenin çoğunluğu bu partiye güvenmiyor, parti de güven vermiyor. Bugün bu parti, bir değişim ve dönüşüm yaşasa da diğer kesimlerin oyunu almaya çalışsa da partili bazı zevatın zaman zaman yersiz çıkışları, halkın bir kesiminde “bunlar bir zihniyeti temsil ediyor ve bu zihniyet değişmez” imajını perçinliyor. Böyle olunca meydan sadece sağ siyasete kalıyor ve sağ siyaset alternatifsiz oluyor. Haliyle seçim sonuçları bıçak sırtı olmuyor. Devamlı sağ siyaset lehine yürüyor. Bu da siyasetimizin kendisini yenilemesinin önündeki en büyük engeldir.
Türkiye siyasetinin kendisini yenilemesi ve ülke yönetimine olumlu katkı sunabilmesi, iktidar alternatiflerinin olmasına bağlıdır. Türkiye ne yapıp ne edip iktidar alternatifi üretebilmelidir. Değilse, Türk siyaseti sağ siyasetin lehine olacak şekilde yerinde saymaya ve geri geri gitmeye devam edecektir. Hep bir kısır çekişme olacaktır. Zira her seçim malumun ilamıdır. Burada CHP iktidara gelmelidir ya da getirilmelidir gibi bir niyetimin olduğu anlaşılmasın. Şu parti bu parti, şu ittifak bu ittifak benim için fark etmiyor. Zira hiçbiri bana güven vermiyor. İstediğim, ülkeye katma değer üretecek şekilde birbirinden farklı zihniyetteki partilerin iktidara gelmesidir. Bu da seçimlere ayrı bir renk katacaktır. Partiler eşit bir şekilde yarışacaktır. Nefes nefese geçecek bir seçim sonucunun ortaya çıkacağını düşünen iktidarlar, çalışmazsam millet bana yol verir endişesini taşıyarak bu ülkenin lehine olacak şekilde çalışmalara imza atacaktır. Bundan da tüm ülke kazançlı çıkacaktır.
Buradan tekrar korkularımıza gelirsek, Türkiye ne yapıp ne edip Tek Parti Dönemi ile yüzleşmelidir ve bu dönemin korkusunu şöyle veya böyle yenmelidir. Burada başkasına malzeme vermeyecek şekilde CHP’nin kendisini dönüştürmesi, yenilemesi, halka güven vermesi, halkın kafasındaki korkuları gidermesi ve halkı ikna etmesi gerekiyor. Çünkü siyaset ikna işidir.
CHP iktidara gelirse, Tek Parti Dönemindeki yaptıklarını tekrar yapar mı? Devletin yasama, yargı ve yürütme erki birbirini denetleyecek şekilde olursa yapamaz. Ne zaman yapar? Devletin kendisi olursa yani devletleşirse veya yasama-yürütme ve yargı tek elde toplanırsa eski yaptığını yapar. Çünkü kendisini parti olarak değil de devletin kendisi görürse, bu risk daima vardır. CHP’nin 38-50 arasında yaptığı da bundan farklı değildir. Yani CHP, bu dönemde devletin kendisi olmuştur. Bu durum diğer partiler için de geçerlidir. Hangi parti güç bende diyerek devletin tüm yetkilerini kendinde toplarsa, partiden ziyade devlet olur. Bu da o partiyi gerisin geriye götürür. Bugün AK Parti’nin durumunu da böyle görüyorum. AK Parti devletin kendisi veya kurumlarıyla mücadele ettikçe oyunu yükseltmiştir. Ne zaman ki devletin kendisi olmuşsa, gerilemeye başlamıştır.
Hasılı hangi tür korku olursa olsun, korkularımızla yüzleşmemiz gerekir. Değilse bir defa öleceğiz ama her korku ölümden beterdir. Ölür ölür diriliriz. Bu da ölmekten beter bir durumdur.