Eleştiriye gelmeyenlerin ve eleştiri yapanları düşman belleyenlerin,
Gerçekleri örtenlerin, gerçeğin bir kısmını söyleyip bir kısmını gizleyenlerin,
Gözünün içine baka baka yalan söyleyenlerin,
Yok öyle değil diyerek yanlışı körü körüne savunanların,
Sevdiklerinin ve savunduklarının üzerine toz kondurmayanların, görüşlerini onlara göre ayarlayanların,
Tespitleri hakaret kabul edenlerin, başkasına ağzına geleni söyleyenlerin,
Realiteye, başkasında da var deyip savunmaya geçenlerin,
Acıyı, sıkıntıyı, gerçekleri yok kabul edenlerin,
Gerçekler ayan beyan iken gerçeklerle yüzleşmeyenlerin,
Ateşin düştüğü kimselere bir empatiyi esirgeyenlerin,
Acaba biz de hata yapmış olabilir miyiz dahi demekten kaçınanların,
Farklı görüşlere kulak tıkayanların,
Sorunları pansuman tedbirlerle geçiştirmeye çalışanların,
Algılarla gündem saptıranların,
Yanlışta ısrar edenlerin ve bunu inatla sürdürenlerin,
Gülüp ayıpladıkları başlarına defalarca geldiği halde hiçbir şey yokmuş gibi pişkin pişkin sırıtanların,
İşler tersine gidince gerçekleri ve yanlışı kabul yerine, savunmaya geçip durmadan gerekçe ve bahane üretenlerin,
Yapacaklarını anlatacakları yerde durmadan başkasını kötüleyenlerin ve öcü gösterenlerin,
Ömürleri “u” dönüşüyle dolu olduğu halde benim kitabımda geri adım yok diyenlerin,
Düşmanlıkta ve sevgide aşırı gidenlerin, bir zaman sonra düşmanlarıyla kol kola girenlerin, dostlarını da düşman belleyenlerin,
Gerçekler yüzlerine söylendiği zaman ağzına gelen küfrü edenlerin,
Sorumsuzluklarını hoyratça kullananların,
Üslupları berbat olanların,
İnsanları durmadan kutuplaştıranların,
Söyledikleriyle yaptıkları örtüşmeyenlerin,
Dini ve değerlerini emellerine alet edenlerin,
Slogan ve hamasetten başka sermayesi olmayanların…