Hayatınızda hiç vali karşıladınız mı? Cevabınız evet ise o zaman valinin nasıl karşılandığını bilirsiniz. Eğer bugüne kadar bir vali karşılamadı iseniz, bundan sonra karşılamayacağınız anlamına gelmiyor. Zira her an başınıza gelebilir. Burada ben daire amiri değilim. Onu daire amirleri düşünsün. Çünkü vali karşılama onların görevi diyebilirsiniz. Bence büyük konuşmayın. Ya amiriniz bir günlüğüne izin alır, şaşar-döner; yerine sizi vekil tayin eder, o gün de valinin ilçenize geleceği tutar. Bu durumda ne yapacaksınız? Vekil asıl gibi olduğuna göre eliniz mahkum, valiyi karşılayacaksınız. Ölme eşeğim ölme diyerek bence işi yokuşa sürmeyin, olmaz olmaz hiç demeyin ve valinin nasıl karşılandığını eşekten düşenden bir dinleyin:
Her şey esnek mesai gereği esnekçe çalışırken mesainin bitmesine beş kala, bir kaymakamlık personelinin dairenize gelip "Vali ilçemize geliyor, karşılanacak, takım elbise ve kravat takılacak" haberini getirmesiyle başlıyor. Bu bir emirdir, emir de demiri keser. Mesai bitiyormuş, işin varmış, bir yere gidecekmişsin. Bunları unut. Vali ne zaman gelir? Nereden geliyor? Çok bekler miyiz? Bunlar senin bileceğin sorular değil ki başkası da bilmiyor. Senin görevin vali gelinceye kadar beklemektir. Burada yapacağın ilk iş, evinde bekleyen, gecikmenden dolayı seni merak eden varsa, evini araman ve “Beni yemeğe beklemeyin. Ne zaman geleceğim de belli olmaz” demektir. Ardından kılık kıyafetin vali karşılamaya müsait mi ona bakacaksın. Değilse kötü günler için daha önce akıl edip dolabına koyduğun gömlek, pantolon, kravat, ceket ve iskarpin varsa, onları tek tek çıkarıp üzerine geçirmektir. Şayet bunlar yoksa bir hızla yerinden fırlayıp evinden bunları getireceksin. Eğer ilçede evin yok, gidiş-geliş yapıyorsan, birinden emanet kıyafet bulacaksın. Bu da yoksa bu durumda yandın demektir. Zira seni ben bile kurtaramam. Belki tek kurtuluşun, ilçende tepeden tırnağa giyinebileceğin bir mağaza varsa ucuz-pahalı, kaliteli-kalitesiz, üzerine uyar-uymaz, bol veya dar demeden gidip oradan giyinmektir. Burada; efendim, yaz kıyafeti var. Hem bu sıcakta takım elbise ve kravat da neymiş demeyin. Zira çok komik olursunuz. Çünkü sıcaktan çatlasanız da patlasanız da serbest kıyafet de olsa, makama çıkarken karşılama ve uğurlamalarda grand tuvalet giyineceksin. Nokta.
Diyelim ki kıyafet sınavını geçtin, kaportayı düzelttin. Şimdi sıra beklemede. Kaymakam, belediye başkanı, tüm daire amirleri ve sen vekil beklemeye koyuluyorsun. Vali gelecek ama ne zaman gelecek, nereden gelecek? Kim bilebilir ki bunu. Vali bu. Ne zaman teşrif edersiniz de denmez. Vali, makamından çıkıp sür şu ilçeye deyip direk gelmez ki. Çıktı mı birkaç ilçeye birden uğrar, hepsini toptan halleder. İlçelere düşen de kusursuz bir karşılama için ellerinden geleni yapmaktır. Şimdi gelecek, az sonra gelecek derken hep dairende bekleyemezsin. İniyorsun kaymakamlığın bahçesine. Kah oturuyor kah kalkıyor kah adımlıyor kah çömeliyorsun. Güneş vurdukça gölgeye doğru oturuşunu ve duruşunu değiştiriyorsun. Bekleşenlere hal hatır sorsan da sağdan soldan konuşsan da tadı yok. Çünkü herkes birbirini yarım ağız dinler. Çünkü herkesin gözü yolda, kulağı da “Vali geliyor” sözünde. Bu söz de bir türlü söylenmez. Çünkü ufukta vali görünmüyor. Bilin ki şimdiye kadar kara tren kaç defa gelip gitmiştir.
Nihayet beklenen misafirin ilçeye yaklaştığı haberiyle beraber karşılama alanına geçip ip gibi diziliyorsun. Ceket ilikli ve eller yanda. Maskeyi zaten söylemeye gerek yok. Bereket, maskenin altında burnundan nasıl nefes aldığını kimse görmüyor. Bir vakit de böyle bekliyorsun. Valinin arabasının alana girmesiyle beraber korumalarda bir koşuşturma. Kapı açılıyor ve vali önümüzde. Daha önceden ayarlanan kız çocuğu çiçeği valiye takdim ettikten sonra vali, sıradan herkesi selamlıyor. Vali kimin önüne gelmişse; o, sen de kimsin demeden sen kendini ve hangi dairenin amiri olduğunu söylüyorsun. Bir bakıyorsun, vali yalnız değil. Ardında onu takip eden biri daha var: Vekil. Ama bu vekil, vekil daire başkanı gibi bir günlük vekil değil, tam bir vekil. Yani milletvekili. O da selamlıyor sıradan. Her kendini tanıtana hem vali hem vekil nasılsınız diyor. Sen de beklemekten öldüm, nasıl iyi olayım demiyorsun. Teşekkür ediyorum efendim diyorsun.
Vali ve vekil en sondaki kişiyi selamladıktan sonra kaymakamlık makamına yönelmeden önce vali, “Arkadaşlar, elde olmayan sebeplerle araya iki program daha sıkıştırmak zorunda kaldık. Sizleri beklettik. Kusura bakmayın. Gelin hep birlikte şu merdivenlerde bir hatıra fotoğrafı çekinelim” demez mi? Dedi insan evladı.
Misafirler, makama çıktıktan sonra işiniz bitmiyor, bizden bu kadar. Evli evine diyemezsiniz. Zira siz evinize gelen misafiri kapıda karşıladıktan sonra nasıl giderse gitsin der misiniz?
Vali ve beraberindekiler kaymakamlık makamında iken aşağıda kalan daire amirleri, kendi aralarında “Helal olsun valiye. Ne kadar da mütevazı imiş. Bu kadar bekletti ama gönül almayı da bildi. Allah sayılarını çoğaltsın” diyerek bir hakkı teslim ederlerken onca uyarıya rağmen valiyi gömlek, pantolon ve spor ayakkabısıyla, kravatsız bir şekilde karşılamaktan çekinmeyen komşu daire vekil müdürü ise “Tamam ama neye yarar? Helallik diledi mi, helallik diledi mi” demez mi?” Pes doğrusu! Adam ne yaptı yahu? Sonra daha ne desin? Hoş helallik dileseydi de böyle düşünen birinin helal edeceği de şüpheliydi ya neyse…
Vali bir 45 dakika makamda kaldıktan sonra akşam 20 sularında kapıdan görünür, vedalaşır ve ilçe belediyesini ziyarete geçer. Bundan sonrasını da belediye düşünsün. İşte biz buna vali karşılama ve uğrulama diyoruz. Toplam ne kadar mı beklenildi? Duruma göre değişir ama bu vali karşılama ve uğurlama bir dört saat sürdü efendim.