Birbirine benzer gibi görünse de imtihanlar farklı farklıdır ve bundan tüm insanlar nasibini alır. Kimse gücü üzerinde bir imtihana tabi tutulmasa da kimi bu imtihanın altında kalır kimi de yüzünün akıyla bu sınavı geçer. Kimin sınavı geçip geçemeyeceğini Allah bilir. Bu da öbür dünyada belli olacak. Zira yaptıklarından ve yapamadıklarından dolayı herkes hesabını orada verecek.
Referansı din ve dini değerler olan din uleması da imtihana tabi tutulanlardan. Çünkü sarığı beyazdır. Kir götürmez. Pek azı hariç ulema da sınıfı geçemeyenlerdendir. Her ne kadar kimin sınavı geçip geçemediğinin karnesi mizanda belli olacaksa da alametlerini bu dünyada iken görebiliriz. Bunu da toplumda bir karşılığı ve ağırlığı olup olmaması ile ölçebiliriz. Toplumun çoğu, dinini tam yaşayamasa da din adına söz sahibi olanlardan beklentisi büyüktür. Toplum din ulemasından;
-Özü ve sözü bir; söz ve eylem birliği içerisinde, yaşantısıyla örnek olmasını,
-Doğru bilgi vermesini, hakikatleri haykırmaktan çekinmemesini, her halükarda doğru ve doğrucu Davut olmasını,
-Gizemi bırakıp ayakları yere basan bir din anlatmasını, halkın seviyesine inmesini ve sorunlarına çözüm bulmasını,
-Makam, mevki ve şöhret içerisinde yok olup gitmemesini,
-Giyimine-kuşamına, yediğine-içtiğine, üslubuna dikkat etmesini; oturmasını-kalkmasını, yol-yordam ve metot bilmesini, ağır-azam olmasını, gönüllere dokunmasını, meseleleri analiz etmesini ve çözüme sağlam delillerle katkı sunmasını,
-Siyaset ve gücü elinde bulunduranlarla arasına mesafe koymasını, aradaki ince çizgiyi iyi ayarlamasını, onların dümen suyuna girmemesini, gücün karşısında eğilmemesini ve boyun eğmemesini, zorluklara karşı pes etmemesini, güçle paralel yürümemesini, gücün tasdikleyicisi olmamasını, gücün icraatlarına kılıf bulmamasını, kimseye eyvallah dememesini vs. ister.
Ulema bunlara dikkat ettiği oranda halk nezdinde itibarı olur ve ağırlığı kabul edilir. Tersi olana ise temkinli yaklaşır, yanında bir ağırlığı olmaz, fetva ve görüşlerine kuşkuyla yaklaşır. Bu da ulema için itibar kaybı demektir. Bu demek değildir ki ulema siyaset ve güçle ile iletişim halinde olmayacak. Elbette olacak ama siyasetin tasdik makamı gibi çalışırsa bu tip ulemanın, siyaset ve güç yanında bir itibarı olsa da halk nezdinde bir itibarı olmaz. Çünkü halk ulemayı her yönüyle kabul eder ama siyasetin icraatına kılıf bulmasına asla tahammülü yoktur. Çünkü siyaset icraat yaparken bu dine uygun veya değil diye bakmaz. Halkta karşılık bulsun dini kılıf bulmaya çalışır. Bunun için de ulemayı kullanmak ister.
Kısaca halk, ulemadan İmamı Azam gibi olmasını ister. Çünkü Ebu Hanife büyük imam unvanını bedel ödeyerek almıştır. Devrinde ne Emevilere ne de Abbasilere boyun eğmiştir. Ödediği bedel canına mal olmuştur ama halkta ve o günden bugüne sair ulemaya göre hep bir itibarı olmuştur. Büyüklüğü de buradan gelmektedir. Darısı günümüz ulemasına.