13 insanımızın şehit edilmesi ülke olarak yüreğimizi dağladı. Üzüntümüz büyük gerçekten. Üzüntümüzü derinleştiren de bu şehitlerin PKK’nın elinde yıllardır tutulduğu ve sağ olarak kurtarılamadığı. Şehitlerimize Allah’tan rahmet ve yakınlarına sabır diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Bu kısa girişten sonra bu konuda başka da bir şey demeden sizi, 15.06.2017 tarihinde yazdığım bir yazıyla baş başa bırakıyorum:
“07.06.2017 günü, İran Meclisi ve Humeyni’nin türbesine yapılan terör saldırısında 12 kişi ölmüş, 43 kişi de yaralanmıştı. İran, saldırının arkasında Suudi Arabistan’ın olduğunu açıklamış, saldırıyı ise DAEŞ’in üstlendiğini biliyoruz. Olayın ardından dört gün sonra İran İstihbarat Bakanı, İran Meclisi ve Humeyni'nin türbesine yapılan terör saldırısının planlayıcı ve emir verenin, yurt dışında yapılan bir operasyonla öldürüldüğünü, saldırıyla alakalı ülke içinde bağlantısı olan tüm unsurların temizlendiğini açıkladı. Planlayıcının kim olduğunu, hangi ülke sınırları içerisinde öldürüldüğüne dair bilgi verilmedi.
Faillerin sessiz ve derinden çabucak tespit edilip yok edilmesi dikkatimi çekti. Anladığım kadarıyla istihbaratları çok güçlü. Dört günde az konuşup çok iş yapmışlar. Devlet dediğin böyle olur. Burada istihbarat var, iz sürme var, operasyon var. Tüm bunları yaparken sessiz ve derinden gidiyor. Terörle bağlantılı tüm unsurlar temizlendikten sonra ilgili bakan birkaç cümlelik bir açıklama ile ekranların karşısına çıkıyor.
İran'ı bu başarısından dolayı alkışlayıp tebrik etmek lazım. Biz, kamera ve mobese görüntüleri olan Reina katliamcısını ancak 17 gün sonrasında bulabilmiştik. Bereket seri katil, bir başka yerde, başka eylemlere kalkışmadı. Günlerce katil kaçtı, kaçırıldı haberlerini konuştuk durduk. Bir İran devletini, bir de Türkiye devletini gözümün önüne getirdim. Ülkem adına üzülmedim desem yalan olur. Çünkü İran her yönüyle bizden birkaç gömlek daha üstün geldi bana. İran’da bizdeki gibi niçin terör saldırısı olmadığını şimdi daha iyi anlıyorum. Hâlbuki ülkemiz, gün be gün terörün at koşturduğu bir ülke. Biz şimdiye kadar terör konusunda iyice uzmanlaşmamız gerekirdi. Demek ki bizde eksik olan hala bir şeyler var. Yine PKK’nın İran’daki kolu olan PJAK’ın, İran’da niçin eylemler yapamadığını daha iyi anlamış oldum. İran, güvenlik güçleri ve istihbaratı ile operasyon yapabilme yeteneği açısından kendisini ispatlamış görünüyor. Öyle her önüne gelen bu ülkede at koşturamıyor. At koşturmaya kalkıyorsa da son terör eyleminde olduğu gibi dört gün gibi kısa bir zaman diliminde, hem ülke içindeki hem de dışarıya kaçan terör uzantılarına haddini bildirebiliyor. Üstelik bunu yaparken ortalığı velveleye vermeden sessiz ve derinden yapıyor bu işi.
Terörün uluslar arası çalıştığı günümüzde hiçbir ülkenin kendi istihbaratının yeterli olmadığını iyi bilmemiz lazım. İran istihbaratını, diğer bazı ülke istihbaratlarıyla da uyumlu çalıştığını söyleyebiliriz burada. Terör saldırısının ardından teröristleri eliyle koymuş gibi operasyon yapması da bunu gösteriyor. Hasılı, İran devleti terör konusunda aciz değil. Bu ülkede teröre kalkışan, İran devletinin nefesini arkasında hissettiğini iyi biliyor.
İran devletini birçok yönden eleştiririm. Ama bu yönüyle gıpta ettim onlara. Birçok alanda rekabet halinde olduğumuz İran’dan, devletimizin öğreneceği çok şeylerin olduğunu bu olayla daha iyi anladım.
Eskiye oranla Türkiye, terör konusunda epey mesafe kat etti. İyi de mücadele ediyor. Fakat yeterli olduğunu sanmıyorum. Bunun için istihbaratımızın, yabancı istihbarat örgütleri ile karşılıklı bilgi alışverişinde bulunmasında fayda vardır. Teröristin peşine düşerken de soğukkanlı bir şekilde, basını işe karıştırmadan, basına bilgi vermeden, sessiz ve derinden götürmek lazım bu işi.”