Şehirlerimizde yüksek katlı binalar arasında yeşil alanlara ihtiyaç var. Belediyeler imkanlar dahilinde insanımızın nefes alabileceği yeşil alanları yapmaya çalışıyor. Eski stadyumun yeri de Millet Bahçesi adı altında yeşil alan olarak kazandırıldı. Bu alanın alabildiğine yeşil alan olmasını; küçük bir büfe, küçük bir mescit ve WC dışında ayrıca binalara yer verilmese daha iyi olurmuş ama yetkililerimiz böyle uygun görmüş.
Daha açılışı yapılmasa da burası göze ve gönle hitap ediyor. Yürüyüş parkurundan, oturma yerlerine kadar her şey düşünülmüş. Şimdiden birilerinin uğrak yeri olmuş bu bahçe, açılışı yapıldıktan sonra insanların hoşça vakit geçirebileceği yerlerden biri olacağa benziyor.
Bir akşam ne tarafa yürüyeyim derken Anıt-Zafer-Kültür Park güzergahını kafamda çizdim. Tam Millet Bahçesinin önünden geçerken yürüyüş parkuru dikkatimi çekti. Şurada yanı başındayım. Niçin uzaklara gidiyorsun? Niye beni tercih etmiyorsun şeklinde serzenişte bulunduğunu düşündüm. Niye olmasın dedim. Bir yerde yürüme alanı olur da ben orada yürümem mi? Girişte önüme güvenlik geldi. Girebilir miyim dedim. Tabi dedi. Köpekler var mı içeride dedim. Evet dedi. Bir şey yapar mı dedim. Bize bir şey yapmadılar dedi. Bundan cesaret alarak o akşam yürüyüşümü Millet Bahçesinde yaptım. 900 adım saydım parkurun uzunluğunu. Birçok yürüyüş parkuruna göre uzundu ama daha uzun olabilirdi. En azından alanın dört bir tarafına yürüyüş parkuru planlanabilirdi.
İşe gitmek için Millet Bahçesinin önü benim güzergahım. Güneşin doğuşunun 8'e yaklaştığı bugünlerde, sabahın karanlığında yollara düşüyorum. Vaktin erken olması, havanın karanlık olması çok da önemli değil benim için. Feridiye Karakolunu geçip Millet Bahçesine doğru giderken içimi bir korku kaplıyor. Acaba yine köpekler var mı diye düşünüyorum. Bugüne kadar sağ olsunlar, dördü-beşi birden hep beni karşıladılar kaldırımın üzerinde. Kah tek tük geçen araçlara koşup havlıyorlar kah yayalara. Sağlı-sollu dinelmiş köpeklerin arasından geçiyorum ama gelin onu bana sorun. Dilim durmadan Ayetel Kürsüyü okuyor, ayaklarımın bağı çözülüyor. Köpek dönüp hav deyiverse yıkılacağım. Şaka falan yapmıyorum, o kadar da değil demeyin. Köpek bir şey yapmaz, belediye bunları kısırlaştırıyor demeyin. Köpek bu. Dişleri var en azından. Paçamdan tuttu mu, dişlerini saat gibi geçiriverir. Sonra da kuduz aşısı yaptırmak için hastanenin yolunu tutmam lazım.
Akşama doğru da güneşin batmasına doğru yolun karşısına geçiyor bu köpekler. Kaldırımın üzerine sere serpe uzanıp yatıyorlar. Karşı kaldırım yaya trafiği yönünden yoğun. Tam geçeceğin yere akşam uykusuna yatmış oluyorlar. Kimi aldırmadan geçip giderken kimi de yola inerek yoluna devam ediyor.
Başıboş köpekler sadece Anıt-Millet Bahçesi bölgesinde mi bulunuyor? Şehrin her yerinde bu şekilde kümelenmiş köpeklere rastlamak mümkün. Öyle zannediyorum, köpekler yiyecek bulabilecekleri yerlere kapağı atıyorlar. Geçen gün yine Millet Bahçesinin önünden geçerken bir hanımefendinin büyükçe poşetin içinde getirdiği kemikleri köpeklere pay ettiğini gördüm.
Burada anlatmak istediğim, 2021 Aralığında 17 maddelik genelgeye rağmen şehrin merkezinde cirit atan bu başıboş köpekleri ne yapacağız? Alınan onca tedbire rağmen hiç beklemediğimiz yerde karşımıza çıkıyorlar. Bu köpekler zararsız olabilir, insanlara saldırmayabilir ama köpek bunlar. Benim gibi çoğu büyükler bile bu köpeklerden ve havlamasından korkuyorsa, sabah erken saatte okulun yolunu tutan küçük çocukların korkmaması mümkün mü? Hiçbir şey yapamıyorsak bile Millet Bahçesi gibi şehrin göbeğinde bu köpeklerin kümelenmemesi için yetkililerimizden tedbir almasını bekliyoruz.