Eğitim ve öğretim alanında 100 yıllık Cumhuriyet döneminde denemediğimiz sistem kalmadı. Aşağı yukarı her hükümet zamanında sistem değişikliği yapıldı. Hatta aynı hükümetin bakanları değiştiğinde bile zaman zaman değişiklikler oldu.
Kah ders saatleri artırıldı kah azaltıldı. Bazı dersler kondu bazıları kaldırıldı. Bazısının ders saati azalırken bazısının artırıldı. Sınıf geçme sistemi zaman zaman hep değişti. Sadece ilkokul zorunlu, diğer kademeler isteğe bağlı iken önce 8 yıl kesintisiz zorunlu eğitime geçildi. İlkokul ve ortaokul kademesi ilköğretim şeklinde birleştirildi. Liselerin önüne kah hazırlık kondu. Hazırlık artı üç yıl oldu. Sonra hazırlık kalktı. Liseler 4 yıla çıkarıldı. Zorunlu eğitim 8 yıldan 12 yıla çıkarıldı. 4+4+4 sistemine geçildi. Sınav sistemini söylemeye gerek yok. Değişiklikten hep nasibini aldı. Büyük umutlarla yeni okul türleri açıldı. Bu okullar gözde okullar oldu. Sonra bu okullar kaldırıldı. Proje okullar bu yıllarda revaçta. Yabancı dil kah kaldırıldı kah kondu. Sonra ilkokul 2.sınıf seviyesinde iken okutulmaya başlandı. Kredili sistemi gördük. Meslek listelerini katsayı ile yok ettik. Çok sonra katsayı kalktı ama meslek liselerini diriltemedik. Öğretmen alımları sürekli değişti. Sonunda kaybetmezsek mülakat sistemini keşfettik. Daha neler neler. Yeter ki siz izlemeye devam edin. Yeter ki kobay olmayı kabul edin. Yeter ki hesap sormayın. Yeter ki eleştirmeyin.
Her değişiklik bir öncekinin devamı olsa ya da bir öncekinin üzerine konsa hiç gam yemeyeceğim.
Büyük umutlarla yapılan sistem değişiklikleri tam uygulanmadan ve oturmadan vazgeçildiği de oldu.
Onca değişikliğe rağmen eğitim ve öğretimde çok mesafe kat edildiği, olumlu yönde gelişme olduğu söylenemez. Çoğu kimse ne olacak bu eğitim ve öğretimin hali demekten kendini alamıyor.
Vatandaş eğitim ve öğretimde muzdarip olsun, farklı sistem ve sınav türlerinden mezun olup üniversite bitirdikten sonra istihdam sıkıntısı çekiyor ve okuduğuna pişmanlık duyuyor olsun, MEB ve üniversiteler ne işe yarayacak demeden fire vermeden seri üretim gibi işsiz lise ve üniversite mezunu veriyor. Eğitim ve öğretimin kalitesinin yükselmesine dair kılını kıpırdatmıyor. Hoş, istese de beceremezler. Çünkü yatalak hastayı ayağa kaldırmak gibidir bizim maarif meselemiz.
Üniversitelerin ağlanacak halini bir tarafa bırakıp MEB’e dönersek, MEB sınav sistemini değiştirmedi ama merkezi sınavlar dışınd, okullarda yapılan sınavlarda test usulü sınav çeşidini kaldırdı. Eskiden, dönemde bir tanesi test yapılabiliyorken şimdi tamamen klasik oldu. Merkezi sınavlarda da test usulü sınav kaldırılıp klasik sınav yapılsa, dersin ki okul ve merkezi sınav usulünde bir uyum var. Öğrenci ortaokul ve lise boyunca çoktan seçmeli sınav yüzü görmeyecek ama lise ve üniversiteye girişlerde ve üniversite sonrası gireceği KPSS türü sınavlarda çoktan seçmeli sınav olacak. Bu çelişkiyi izah mümkün değil.
Okullarda yapılacak sınavlarda sadece çoktan seçmeli yasak değil. Eşleştirme ve doğru/yanlış şeklinde de sınav yapmak yok.
Tüm bu değişikliğe dersin ki öğrenci test tekniğinde hazıra alışıyor, düşünüp doğru cevabı kendi versin, yorumlayabilsin. Buna da eyvallah. Bununla kalsa iyi. Bir de senaryo çıktı. Üstelik bir değil, iki değil, üç senaryo birden. Öğretmen, il, ilçe, Bakanlık, sınavlar yapılmadan önce tablo hazırlayacak. Öğrenciye önceden duyuracak. Diyecekler ki çocuğum, sınavda şu üniteden sorumlusun. Sana bir kopya da vereyim. Sorular kazanımlardan çıkacak. Sana kazanımları da veriyorum. Bitmedi daha. Kaç kazanım varsa, onları tek tek yazıyorum. Kazanımların karşısına da o kazanımdan kaç soru soracağını belirtiyorum. Önümde üç senaryo var. Bu senaryolardan birincisini seçtim. Birinci kazanımdan üç, ikinci kazanımdan, üç, üçüncü kazanımdan iki soru soracağım. Hasılı seçtiğim senaryoda kaç soru sormam gerekiyorsa, bu soru sayısını aşmayacağım. Bu kıyağımı da unutma diyeceğim ama kıyak benim değil, Bakanlığın kıyağı. Kısaca öğrenciye hangi kazanımdan kaç soru derken kazanımın olduğu sayfayı gösteriyorsun. Şuraya çalış, üç soruyu hallet vs. diyeceksin.
Ben bu sınav şekline eğitim ve öğretimde senaryo dönemi diyorum. Çünkü her sınav döneminde öğretmenin önünde üç senaryo olacak. Öğretmen o senaryolardan birini hayata geçirecek. Burada Bakanlık, il, ilçenin ürettiği üç senaryoya öğretmenin ilaveten dördüncü bir senaryo üretip üretemeyeceği muamma. Bu senaryo döneminin mucidi bu probleme de bir açıklama getirir yakında. Zira çözüm merkezi ne de olsa.
Bu arada bu tür sınav türünde senaryo diye bir bölüm açmak küçümsenemez bir buluş. Kimin aklına gelirdi bu kavram. Mucidini Nobel’e aday göstermek lazım. Öyle ya gerçekleri bırakıp senaryo üretiyoruz. Senaryo dönemine geçtik bu sayede.
Uzattım ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Senaryo senaryo dedim durdum. Size bir iyilik daha yapayım. Türk Dil Kurumu senaryo kelimesine ne anlamlar vermiş, bir bakalım:
1.Tiyatro oyunu, sinema, film, dizi filmi vb, eserlerin sahnelerini ve akışını gösteren yazılı metin. (isim)
2.Herhangi bir konuda düşünülüp tasarlanan olaylar dizisi, (isim, mecaz)
3.Bir olayı başka bir yöne, bir amaca yöneltmek için uydurulan yalan (isim, mecaz).
Yeni sınav sisteminin içine senaryoyu dahil eden mucit, ümit ediyorum ki 2. anlamından esinlenerek senaryo demiştir. 1.anlamını kastetmemiştir. 3.anlamını hiç düşünmemiştir. Bunu aklıma bile getirmek istemem. Çünkü eğitim ve öğretimimiz yalan olduğu gibi senaryosu da yalan denirdi.