AP, Türkiye ile müzakerelerin dondurulmasını büyük bir çoğunlukla kabul etti.Dolar 4,50 TL…Ekonomi allak bullak.Her kafadan bir ses.
Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin 57 yıldır AB kapısında beklemesini konu alan bir makale yazdım. Ülkemizin Şangay beşlisi ve Avrasya’ya yönelmesini doğru bulduğumu belirttim. Aynı dünya görüşünde olduğumuz birçok arkadaşımdan çok sayıda eleştiri aldım. CHP’de, AB ile üyelik müzakerelerine devam dedi.. Yani anlayacağınız bizim partinin görüşü de arkadaşlarımın görüşü de farklı..Bazı arkadaşlarım benim “Konya”dan konuya baktığım için böyle düşündüğümü söylüyor.
Büyük Önder Atatürk, bizlere muasır(çağdaş) medeniyeti hedef göstermiştir. Çağdaş medeniyet yolunda, bilim,sanat,hukuk normları ve insan hakları yönlerinden örnek alacağımız yer elbette batıdır.Bu normlar bizi ileriye götürecek normlar olduğu için AB üyeliği ile ilişkilendirmeden de ülkemize alacağız,uygulayacağız.Bundan en küçük bir taviz yok.Acaba AB’ye üye olmak için bize dayatılanlar,gerçekten de bizim batı standartlarında bir ülke olmamızla mı, yoksa bizi bölüp parçalamakla mı ilgili? Ben ikincisinin daha etkin olduğu görüşündeyim.İşte AB’ye üyelik konusunu da bu yüzden önemsemiyorum. 2009 yılından bu güne değin her yıl yayımlanan Türkiye İlerleme Raporlarını okumanızı tavsiye ederim.Bu raporlarda ısrarla, Ege’de kıta sahanlığının Yunanistan lehine kabul edilmesi,Kıbrıs’ın verilmesi(işgale son verilmesi),azınlık hakları(Lozan Antlaşmasına göre, sadece gayri müslimler azınlık statüsünde kabul edildikleri halde, AB nin yeni kriterlerine göre, yıllardır birlikte yaşadığımız Laz,Çerkez,Kürt vb. gibi her türlü etnik grup azınlık kapsamına alınmakta, bu sayede bunlara bağımsızlık yolu açılmaktadır.) Görüldüğü gibi, AB, bir ticaret ortağından çok, ülkeyi bölüp parçalamayı hedefine koymuştur. Aynı durum NATO için geçerlidir. Nato, Türkiye’yi hiçbir saldırıdan korumadığı gibi, Türkiye’deki PKK ve diğer teröristlere istihbarat, lojistik destek,silah sağlama gibi her türlü yardımı yapmıştır.Kürecik’e konulan radarların, İsrail uğruna, İran’ı izleme amacıyla konulduğunu herkes biliyor. Deniz Gezmiş’in 6.Filo’ya da Nato’ya da karşı çıkması boşuna değildi. Türkiye Nato üyesi olduğu sürece asla bağımsız bir devlet olamayacak,başı beladan kurtulmayacaktır..
Biz Atatürkçüyüz,Atatürk’ün gösterdiği yol, bizi kurtuluşa götürecek yoldur.Peki Atatürk’ün batı medeniyeti hakkındaki görüşü nedir? Atatürk batılılaşma konusunda Ziya Gökalp’ten etkilenmiştir. Ziya Gökalp; 1922’de Yeni Gün gazetesindeki makalelerinde batı medeniyetini kabule mecbur olduğumuzu belirterek şöyle diyordu: “ Avrupa’ya karşı hürriyetimizi ve istiklalimizi müdafaa edebilmek için Avrupa Medeniyetini iğtinam(yağma,ganimet) etmemiz lazımdır. Avrupa medeniyeti müspet ilimlerden ve sınai tekniklerden, içtimaî teşkilatlardan(toplumsal örgütlerden) ibarettir.”
Atatürk,batı emperyalizmine karşı verdiği mücadelenin ardından çağdaş uygarlığa sahip çıkma yolunda batı bilimine, batı düşüncesine yönelmekte sakınca görmemiştir. “Zira batı medeniyetinin temelini, bilime gelişme imkanı veren “rasyonel düşünce” ile bilim zihniyeti, bilimin pratik hayata uygulanmasından meydana gelen ve insanoğlunu tabiata hakim olmak ve onu ekonomik refahını sağlamak imkanını veren “teknoloji”, her türlü medeniyetin yaratıcısı olan insanın temel hak ve hürriyetlerini güvence altına alan “ hukuk anlayışı” ve insan mutluluğunu sağlayan özgürlüğe dayalı “rasyonel devlet yönetimi” oluşturmaktadır.Batı uygarlığı terimini kullandığı zaman Atatürk “Batı”yı basit bir coğrafya terimi olarak görmemiştir. Onun uygarlık dediği, çoğu zaman da “muasır medeniyet diye nitelendirdiği, binlerce yıl süren gelişmeler sonunda insan aklının, bilim ve teknolojisinin katkısı ile ortaya çıkan, bütün insanlığın eseri ve malı olan uygarlıktır.
İşte bizim AB’den alacağımız,ülkemizde uygulayacağım kriterler bunlardır. AB’ne üye olmak ise başka bir konudur.Bizi AB’ye almaları için değil, ülkemize gerekli olduğu için bu standartları uygulamamız gerekiyor.
Avrupa’nın (batının) teknolojisini,hukuk düzenini,sosyal örgütlenmelerini bir kenara bıraktığımızda, Avrupa ülkelerinde koskoca bir kokuşmuşluk ve bitmişlik görürüz.Aile kavramının tamamen yıkıldığı,uyuşturucu kullanımının sıradan olduğu,insanlar arasında duygusal, sosyal ilişkiler yerine mekanik ilişkilerin yerleştiği bir Avrupa ile karşı karşıyayız.İnsan haklarında gelinen nokta, iki erkeğe resmi nikah kıyılabilir olmasıdır.Avrupa teknolojisini bir kenara koyduğumuzda, girmek istediğimiz AB işte bu noktaya gelmiştir.
Şimdi Avrasyaya bir göz atalım. Çin’in ithalat-ihracat hacmi ABD’yi geçmiş, dış ticaret fazlası veren bir ülke haline gelmiştir. Rusya hemen dibimizde doğalgaz ve enerji yönünden güçlü olduğu kadar,tarımsal ürünleri Türkiye’den karşılayan bir ülkedir.Azerbaycan,Türkmenisten,Özbekisten,Kırgızistan vb. Bizimle tarihsel ve kültür bağı olan ülkelerdir. Dünyanın nüfusunun yarıdan fazlası bu coğrafyada yaşamakta, bu insanların, beslenmeden giyinmeye,barınmaya kadar bir çok ihtiyacı bulunmaktadır.Çin, İpek Yolu projesini gündeme getirmiş ve bunun için 4 trilyon dolarlık bir bütçe ayırmıştır. Türkiye’ye kadar kaliteli bir karayolu - deniz yolu ulaşımının sağlanması için bu parayı ayırmış, Türkiye’ye kadar olan ipek yolu güzergahındaki ülkeler,kendi aralarındaki ticaretlerinde kendi milli paralarını kullanacak,doların hegomanyasından kurtulunacaktır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ayak üstü beyanı karşısında,Türkiye’ye Şangay beşlisinin “enerji ajansı başkanlığı” teklif edilmiştir.Peki Türkiye daha neyi beklemektedir? AB’nin esiri mi olunmak istenilmektedir.
AB’nin teknolojisini,ilmini,hukukunu alıp uygulamaya bir engel mi vardır? Pazarsa pazar, ticaretse ticaret,bağımsızlıksa bağımsızlık,itibarsa itibar…Hem de AB’de hiç görmediğimiz şekilde, iç işlerimize karışılmamak kaydıyla.Doların,Euro’nun yükselip düşmesinden de etkilenmeden…Merak etmeyin biz Avrasya’ya yönelelim, AB de daha iyi koşullarla bizimle temas kuracaktır. Öyleyse doğru hedef, Avrasya’dır.