Hani eskiler derdi ya, ‘Ev alma komşu al’ diye. Çok güzel bir temenni olmasına rağmen günümüzde ne yazık ki bu deyim hayata geçirilmesi çok uzak bir ifade oldu.
Belki uzun yıllardır hemen hepimiz bu güzel temenniye bir özlem duymuşuzdur. Bırakın aynı mahallede komşuların birbirlerini tanımalarını neredeyse 3-5 katlı bir binada yaşayan insanların bile birbirlerinin isimlerini bilmediği bir günde benim son birkaç gün içerisinde yaşadıklarım benim açımdan bu olumsuz tüm tezleri çürüttü.
Nasıl mı?
Oğlum koçum Emre’nin düğün tarihi yaklaştıkça tüm ev halkımızı bir mutluluk bir sevinç, tatlı bir telaş heyecanı sarmıştı.
Kızlarım, kardeşlerinin çeyizlerini, dürüsünü hazırlama telaşında iken, eşim dünürleri ağırlama çabası içerisinde iken, yakın akrabalarımız bizlere destek olma çabaları içerisinde iken ben düğün davetiyelerini dağıtma yorgunluğunda iken tüm sevinçlerimiz bir anda hüzne döndü.
Eşim belki biraz stresten belki biraz yorgunluktan bir haftadır rahatsızdı. Son olarak geçtiğimiz Salı günü gece daha çok ağırlaşan eşimi özel bir hastaneye götürdük.
Hastanede tahlil, röntgen, serum, iğne derken gece saat 04.30 olmuştu. Özel hastanede çekilen ultrason sonuçlarını beklemeden doktorlar bizi taburcu etti ve sabaha karşı eve geldik.
Ve sabahleyin çıkacak olan Ultrason sonuçlarını beklemeye başladık. Sabah cep telefonu ile aldığımız sonuçları bende değerli dostum Beyhekim Hastanesi Başhekimi Dr. Abdülcelil Kalem’e gönderdim.
Celil Hoca sonuçların çok riskli olduğunu bu sonuçlara göre hastaya kesinlikle acil müdahale edilmesi gerektiğini söyleyince şok olduk.
Çünkü sonuçlara göre eşimin akciğerlerine kan pıhtı atmıştı ve oldukça büyük ölçüde olan pıhtının her an için ikinci bir hamlesinin gelebileceği ve onunda direk kalbe veya beyne atacağı ihtimali idi.
Celil Hocam eşimin bir an evvel hastaneye getirilmesini ve acil müdahale edilmesi gerektiğini söyleyince hemen 112 Acil Sağlık Ekiplerini aradım ve oldukça kötü durumda olan eşimi kızım Melek ile hazırlamaya başladık.
Ben bir taraftan eşim ile ilgilenirken annesinin durumunun ağır olduğunu gören kızım Meleğin aniden yükselen tansiyona bağlı olarak ağzından ve burnundan aşırı derecede kan gelmeye başladı, lavaboya koştu ve oraya yığıldı kaldı.
Bir taraftan eşimin bağırmaları, diğer taraftan kızımın kanlar içerisinde yerde çırpınması karşısında o kadar çaresiz kaldım ki o anda evde misafir olan eşimin kardeşi apartmana çıktı ve komşulardan yardım istemek için bağırmaya başladı.
Sabahın erken saatlerinde evin içerisi bir anda komşular ile doldu.
O komşular ki işte insanlığın bitmediği yerin kahramanları idi.
Eve gelen sağlık ekipleri ilk olarak kızıma müdahale ederek onu hastaneye götürdü. İkinci ambulans ise eşime ilk müdahaleyi yaptıktan sonra aynı hastaneye sevk etti.
Kızım hastanedeki tedavisinin ardından aynı günün akşamı eve getirildi. Ancak pıhtı atması nedeniyle akciğerleri su toplayan, safra kesesi ve midesi aşırı derecede tahriş olan eşimin tedavisi halen hastanede devam ediyor.
Bu arada aile büyüğümüz ailemizin çınarı babam Sait Öge ayak bileğini kırmış, kimseye de bir şey söylememiş. Onun ayağını alçıya aldırdık. Rabbim inşallah tüm hastalarımızı kısa sürede sağlığına kavuşturur. Çünkü bu hafta sonu oğlumuzun kına ve nişanı önümüzdeki hafta ise düğünü olacak.
Şimdi gelelim bu acı olayın perde arkasındaki kahramanlarına yani komşularıma.
Çaresizliğin zirvede yaşandığı bir anda evimize dolan komşuların yarısı eşim ile ilgilenirken, yarısı halen kanlar içinde ambulans bekleyen ve olası bir beyin kanaması riskini önlemek için beynine dökülen buzlu su ile kendisini toparlamaya çalışan kızımın etrafında canhıraş bir şekilde çaba harcıyordu.
Ve o kadar bilinçli ve sabırlı bir şekilde hareket ettiler ki anlatamam.
Komşularımın çabası ve olağanüstü mücadeleleri sayesinde hem eşim hem kızım hastaneye yetiştirilmişti.
Eşim ve kızımın hastaneye götürülmesinin ardından bizim evde yeniden toplanan komşularımız gün boyunca bir taraftan evin tüm işlerini hallederken diğer taraftan eve gelen giden olur düşüncesi ile tencereler dolusu yemek yapmışlar. Akşam eve geldiğimizde inanın komşularımızın o insani davranışları gözlerimi yaşarttı.
Sadece o gün değil günlerce evimize gelen komşularımız eve gelen diğer akrabalarımız ile bir taraftan evde tedavisi devam eden kızım ve misafirler ile ilgilenirken diğer taraftan kendi aile çevremiz ile birlikte sabah, öğle akşam yemeklerini yaparak bizlere harika bir destek verdiler.
Ve inanın gerçek bir ev sahibi gibi günlerce her akşam gelen misafirlerimizi ağırladılar, yemekleri yaptılar bunun için komşularıma minnet borçluyum.
Kim olursa olsun bir insanın başına bir olay geldiği zaman, akrabalarından, ailesinden önce gelmesi gereken kişi komşularıdır.
Bu nedenle ayakta tutulması gereken en önemli geleneklerden birisi de komşuluk geleneğidir. Düşünün o anda komşularım gelmese idi iki hasta insan ile kendi başıma nasıl mücadele edecektim?
112 Sağlık ekipleri gelene kadar ya daha kötü bir olay yaşansa idi ne olacaktı?
Bu yazımda özellikle başımıza gelen bu olayda bizlere büyük destek olan, bizleri yalnız bırakmayan, evimizin bir kızı bir gelini gibi günlerce yemek yapan, evi derleyip toplayan misafirlerimiz ile yakından ilgilenen isimleri, buradan bir örnek teşkil etmeleri amacıyla zikretmek hem hepsine teşekkür etmek hem hepsinden helallik dilemek istedim.
Teşekkürler, Metin, İbrahim, İsmail dostlar.
Teşekkürler Şerife abla, Hatice abla, Yüksel abla, Elmas abla, Zehra abla, Ayşe kardeş…
Teşekkürler evin bir kızı bir gelini gibi günlerce bizleri yalnız bırakmayan evimizin temizliğini, yemeklerimizi yapan, akşam çayımızı veren bir nevi manevi kızlarımız diyebileceğim Hülya, Esra. Ayşegül ve Yasemin Sarıkaya. Esma, Halime… Manevi oğullarımız elimizde büyüyen Ahmet, Muhammed, Hasan, Sercan…
İyi ki varsınız iyi ki sizin gibi komşularım dostlarım var.
Allah razı olsun hepinizden…