Sabah olduğu zaman artık Facebook’a, Whatsapp’a mesajlara bakmaya korkar olduk. Gece yarıları çalan telefonları duymamak için başımızı yastığın altına saklar olduk. Gün geçmiyor ki artık bir akrabamızın, tanıdığımızın, hemşerimizin, mesai arkadaşımızın vefat haberi gelmesin.
Bir yılı geçti şu korona denen illetin ülkemizi kasıp kavurmaya başladığı.
Mezarlıklar doldu taşıyor. Telefonlarda ki ‘Kişiler’ sayısı her geçen gün azalıyor. Acılara artık o kadar alıştık ki aramızdan uçup giden sevdiklerimizin arkasından ağlamayı bile unuttuk. Canlarının bir parçasını virüs denen illete kaptıran can dostlarımızın acılarını paylaşmak için kucaklayamıyoruz bile.
Ve ne kadar acı olsa da o kadar sıradanlaştı ki ölüp gitmek gözlerimiz bile yaş dökmeye üşenir oldu. Sabah uyanır uyanmaz telefon denen felaket tellalını elimize almak istemesek te gelen acı sinyaller illaki kendisini duyuruyordu.
Önceki gün 27 Nisan 2021 Salı günü gece sahura kalktığımda elim ister istemez telefona gitti. Facebooka girer girmez karşıma çıkan fotoğraf bir anda dünyamı kararttı. Ahırlı sevdalısı Seyfullah Güler’in paylaştığı fotoğrafın altında ki mesajı okumadan, ‘Olamaz’ dedim ama…
İçimi yakacağını bile bile okudum!
Okuduğum anda gerçekten acısını yüreğimde hissettim. “Çok üzgünüz çok değerli abimiz Hacı Önal abimiz uçup gitti. Mekânı Cennet olsun Allah’ım ailesine ve bizlere sabır versin. Ahırlı sevdalısıydı seni unutmayacağız”
Evet, telefon denen felaket tellalı bir dostumuzun daha ölüm haberine bağırıyordu.
Peki, sadece Ahırlı sevdalısı mıydı? Hacı Önal…
Ailesinin sevdalısıydı, evlatlarının sevdalısıydı… Ana, baba kardeş sevdalısıydı…
Dost sevdalısıydı, akraba sevdalısıydı, insanlık sevdalısıydı…
Can dostu, attığı her adımda yanından ayırmadığı Abdullah Yiğit’in de sevdalısıydı…
Dernek te ne zaman birlikte otursak ayrı bir haz alırdım kendisinden. Sohbeti, cana yakınlığı, samimiyeti, dürüstlüğü, sakinliği ile ortamı bir anda güzelleştirirdi.
Gözlerindeki pırıltı, yüzündeki gülümseme, dilindeki tatlılık kimseyi ayırt etmeden herkese yeterdi…
Bir insanın hazinesinde doğruluk bu kadar mı çok olurdu? Bir insan bu kadar mı iyi olurdu? Ne bizimle oynadığı oyunlarda yıkıldığı zaman kızar, ne Abdullah Yiğit ile oynadığı tavlada yıktığı zaman sevinirdi.
Çünkü bilirdik onun tek amacı yıkmak veya yıkılmak değil, dostlar ile hoş bir zaman geçirmek. Hani dedikleri gibi;
‘Gönül ne kahve ister ne kahvehane. Gönül sohbet ister kahve bahane’
Onun bahanesi de muhabbetti, hoş bir vakit geçirmekti.
Rabbim biliyor içimi… Kendisi hakkında hiçbir zaman en küçük dahi olumsuz bir düşüncem olmadı. Olamazdı da…
Severdim, sayardım. Çünkü o hem sevilmeye hem sayılmaya layık bir dost idi.
Evet, Korona Virüs denen illet bir sevdiğimizi daha bizden alıp gitmişti. Kardeşimiz, dostumuz, hemşerimiz güzel insan Hacı Önal’da aramızdan uçtu gitti.
Sahur vakti sabah ezanları ile birlikte acı haberini alır almaz ilk işim can dostun Abdullah Yiğit’i aramak oldu.
Konuşamıyordu bile…
Sesi o kadar titriyordu ki adını bile söyleyemedi. Belki de adını ölüm ile yan yana getirmeye yüreği el vermemişti. Haykırmak istedi ama nefesi yetmedi belli ki. Söylemek istemedi.
“Ali Sait Hacı öldü” diyemedi.
Yakıştıramadı kendisine öldüğünü söylemeyi. Tıpkı ölümü sana yakıştıramadığı gibi.
Bende yakıştıramadım güzel insan. Ama Rabbimin emrine de karşı gelinmez. Sen vuslata erdin ama buraları boynu bükük bıraktın gittin.
Giderken de yine sana yakışanı yaptın. Dernekte sohbet ortamından ayrılırken arkanda güler yüzünü bırakıp gidiyordun ya. Bu dünyadan giderken de arkanda hoş bir seda bırakıp gittin.
Bizim elimizden sadece bu dizeleri yazmak geliyor birde unutmadan o güzel simanı dua etmek, rahmet dilemek…
Ama ya ailen!
Yaşadıkları acıyı düşünemiyorum bile… Rabbim sana rahmetini bol verdiği gibi tüm sevenlerine de sabrını bol versin inşallah.
Biz seni iyi bilir senden razı idik. Rabbim de senden razı olsun.
Başta ailen olmak üzere tüm sevenlerine özellikle Abdullah Yiğit dostuna Sabr-ı Cemil niyaz ederim…
Rahmetin bol, kabrin bir cennet bahçesi Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammet Mustafa (SAV) komşun olsun inşallah. Nur içinde yat dostum, kardeşim güzel insan…