Merhabalar… İşlerimin biraz yoğunluğu nedeniyle yazılarıma ara vermek zorunda kalmıştım. Bana uzun süre katlanma başarısını gösteren dostum Erhan Dargeçit'in ısrarlarına daha fazla dayanamadım ve bu gün bir şeyler karalamaya karar verdim. Bu ihmalkarlığımdan dolayı tüm Anodolu'da Bugün ailesinden özür dilerim.
'Keşke', aslında kullanılması kesinlikle doğru olmamasına rağmen hemen hemen hepimizin dilimizden hiç düşürmediği bir ifade olmuştur.
Ve ben bu 5 harflik cümleyi bir kez daha kullanmak zorunda kalacağım. Bu kez 'Keşke'nin sahibi ise birkaç gün önce Hakk'ın Rahmeti'ne kavuşan ve neredeyse 30 yıllık dostum Tahir Bozkır oldu.
Peki bu ifadeyi Tahir dostum için neden kullanmak zorunda kaldım? O anı, anlatırken bile bir kez daha yaşamanın verdiği hüzün ile dile getirmek istiyorum.
Konya basınının değişik yüzü, sivri kalemi, sivri dili, kendine has üslubu, giyimi kuşamı ile her zaman bir farklılık sergileyen can dostum Tahir Bozkır'ın acı haberini alır almaz gittiğim evinde gördüğüm soğuk yüzü halen aklımdan çıkmıyor.
"İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raci’un. “Şüphesiz Biz Allah’tan Geldik ve Şüphesiz Dönüşümüz O’nadır."
Evet, Tahir kardeşim de geçtiğimiz günlerde Hakk'ın Rahmeti'ne kavuştu. Rabbim Rahmeti'ni bol eylesin inşallah kabrini cennetinden bir bahçe eylesin.
Benim burada kullanmak zorunda kaldığı 'Keşke' de işte bu acı olaydan sonra bir kez daha söylenmek zorunda kaldı.
İSTİSNALAR HARİÇ… Tahir kardeşimin ölüm haberinin ardından sosyal medyada bir anda yüzlerce paylaşım oldu. Herkes bir tarihte bir vesile ile aynı karede yer almak (!) zorunda kaldıkları Tahir Bozkır'lı fotoğrafları sosyal medyada kullanmaya başladı.
Ve her fotonun altında bir birinden güzel ifadeler!!!
Bir anda bende kendimden şüphe ettim! Ya Tahir Bozkır'ı bu kadar seven var mıy mış! diye. Gerçekten bu kadar seveni vardı da hayatta iken bu insanlar nerede idi?
Madem bu kadar seveni vardı da garibim neden, "BİR GARİP ÖLDÜ DİYELER" ifadelerinin muhatabı oldu?
Ciğerinin bir parçası evladını kaybettikten sonra, her fırsatta dile getirdiği "Bundan sonra hayatı fazladan yaşıyorum" ifadelerini kullanırken niye kimse duymadı Tahir'i?
Madem bu kadar seviyordunuz da neden bunu kendisine hayatta iken söylemekten kaçındınız?
Birkaç candan dostu hariç neden son zamanlarında yanında olmadınız? Şimdi bu yazdıklarımdan kendi nasibini alan herkesin dilinde eminim ki bu ifade düşmüyordur; KEŞKE…
Ama geçti! O tren kalktı hem de kara dumanını herkesin yüzüne vura vura, acı düdüğünü her kesin kulağını yırtarcasına çala çala…
Bunun için diyorum ki bundan sonra bari bir insanı gerçekten seviyorsanız sevdiğinizi ona hayatta iken söyleyin.
Bu bir atanın evladına olabilir, bir evladın atasına olabilir, bir kardeşin kardeşine olabilir, bir arkadaşın arkadaşına olabilir, bir dostun dostuna olabilir.
Ye çevrenizde mutlaka , "Seni seviyorum gerçekten çok iyi bir dostsun, iyi bir insansın" diyebileceği kişiler vardır.
Ben bunu buradan bir kez daha söylüyorum, Allah için Tahir'i çok severdim ve bunu kendisine her fırsatta söylerdim. Ve benim ona yaptığım şakaları bir başkası yapamazdı.
Hiçbir zamanda kızmazdı. "Ülen deli oğlan bir dur ya" kelimelerinden başka bir şey duymazdım kendisinden. Benim gibi gerçekten acısını, dertlerini, ekmeğini paylaştığı dostları da vardı. Hepsinden Allah razı olsun.
Cenazesi oldukça kalabalıktı. Tabi oldukça yoğun bir tempo içinde çalışan (!) Belediye Başkanlarımız siyasilerimiz yoktu. Tabi ya Tahir de kimdi?
Ve son olarak; "Canım kardeşim cenazende hoca efendi, 'Hakkınızı Hela ediyor musunuz' diye sorduğunda cevabı boğazımda düğümlendi.
Çünkü hoca efendi bize değil sana sormalıydı, 'Tahir sen Hakkını Helal ediyor musun' diye.
Evet, biz değil can dostum biz sana hayatta iken gereken değeri veremedik. Sen Hakkını Helal Et olur mu. Nur içinde yat. Kabrin cennet olsun…