Hezarfen Ahmet Çelebi, 1632 yılında lodoslu bir havada, Galata Kulesi’nden kuşkanatlarına benzer bir araç ile kendini boşluğa bırakması ve İstanbul Boğazında 3358 metre yukarıdan süzülerek Üsküdar Doğancılar Meydanına inmesi ile tanınmaktadır! Hezarfen Ahmed Çelebi, dünyada ilk kez uçmayı deneyen ve başaran Müslüman Türk bilgini olarak geçmektedir!
Füzeciliğin atası olarak bilinen Müslüman Türk bilim adamı Lagari Hasan Çelebi, 1633 yılında, barut dolu haznesi bulunan basit bir hava roketi ile dikey uçuşu gerçekleştirmiş, ilk kez havalanmayı başarmış ve günümüzdeki roketlerin de ilk şeklini bulmakla tarihe geçmiştir! Batılı kaynaklar, dünyada ilk insanlı uzay uçuşunu Hasan Çelebi isimli bir Osmanlı Türk bilgini olduğunu yazmaktadır!
Hazerfen Ahmet Çelebinin Galata Kulesi’nden Üsküdar sahiline uçması ve Lagari Hasan Çelebinin roketle havalanması, dünyada, teknoloji, füze, roket ve uzay konusunda yapılan çalışma ve atılımların başlangıcı olarak kabul edilmektedir!
Peki, İslam dünyası, uzay ve uzay çalışmalarında neden yoktur? Ya da İslam dünyası, uzaya ilgi mi duymuyor? Yoksa İslam dünyası, uzayda, hayat olup olmadığı noktasında şüpheleri mi vardır? Peki, uzay çalışmalarında İslam temsilcileri, diğer ülkelerden neden geride kalmıştır!
İslam olunmadan uzaya çıkılamayacağını idrak eden NASA ve diğer uzay çalışması yapan büyük ülkeler, bünyelerinde İlahiyatçı istihdam etmeye başlamıştır? İslam olunmadan uzayda belirli bir noktadan sonra çıkılamayacağının ve yanacaklarını da çok iyi biliyorlar!
Yenidünya düzeni çerçevesinde, ülkelerin uluslararası alanda söz sahibi olma istekleri, gerek yeryüzünde ve gerekse gökyüzünde gücü elde tutmak, büyük etken olarak karşımıza çıkmaktadır! Ülkeler, dost – düşman demeden çevrelerindeki her şey hakkında bilgi edinmek için istihbarat çalışmaları yapmaya devam etmektedir!
Günümüz bilgi çağında, bilgi transferinin uydular üzerinden yapıldığı ve uydular ile gerçekleştiği, uzayda olmanın ve uzayı ele geçirmenin önemi ortaya çıkmaktadır! Uzayda olmak ve uzayı ele geçirmek! Adamlar, Uzay Kuvvetleri Komutanlığını laf olsun diye mi kurdular?
Büyük devletler, uzayda hâkimiyet kurma yarışını, uzaydaki alanları askerileştirme yarışına dönüştürmüştür! Neden acaba? Uzmanlar, giderek daha askeri bir alan haline gelen uzayın, yakın zamanda büyük güçlerin savaş alanına dönüşebileceğini iddia etmektedir! Neden acaba?
Washington – Moskova – Pekin hattındaki gerilim uzaya sıçramıştır! Rusya ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki uzay yarışı, Venüs’te yaşam izine rastlanması üzerine kızışmıştır! Venüs atmosferinde, mikrobiyolojik ortamlarda oluşabilen fosfinin keşfedildiği!
Akabinde, Rusya Uzay Ajansı, ‘Venüs Rus gezegenidir’ açıklaması yapmıştır! Adamlar, gezegeni sahiplenmişler! Demek oluyor ki, çocukluğumuzda bilgisayar oyunu olarak oynadığımız, UZAY SAVAŞLARI, Uzay parsellemesi akabinde başlayacaktır!
ABD Savunma Bakanı Mark Esper; Çin ve Rusya’yı uzayı savaş alanına çevirmekle suçlamış! Rusya’nın uzaya gönderdiği füze atabilen uyduları, ‘katil uydular’ olarak tanımlamış ve katil uydularla uzayı silahlandırdılar! Çin ve Rusya bir zamanlar barış alanı olan uzayı, savaş bölgesine çevirdi, diyormuş!
NASA ya da bir başka uzay ajansı, uzayda kaç gezegen olduğu hakkında bilgi vermiyor! Neden acaba? Hatta uzayda kaç galaksi olduğu hususunda, kesin bir sayı vermiyor! Peki, neden? Birkaç yıl öncesine kadar, 200 ile 400 milyar arasında galaksi olduğu tahmin edilirken, bugün, 1 trilyona yakın galaksi olduğunu ileri sürmekteler!
Dünyamızın içinde bulunduğu Samanyolu galaksisine komşu Andromeda galaksisinde, 1 trilyondan fazla yıldız / güneş olduğu tahmin ediliyormuş! Devasa büyüklükteki uzayda, akıl almaz sayıda gezegen bulunduğu! Samanyolu galaksisinde, şu ana kadar tespit edilebilen, dünya benzeri gezegen sayısı 8 milyar civarındadır! Bu da demektir ki, daha GİDİLECEK ve KEŞİF edilecek, uzayda çok mesafeler vardır! Keşifler ve İmanın taklitten tahkiki bir konuma gelmesi!
Ülkemizde mezkûr konuda, uzayda hayat olup olmadığı hakkında neler söylendiği ve bilgi eksikliği olduğunu görmekteyiz! Peki, uzayda hayat var mı sorusunun cevaplarını, Kuran-ı Kerim ayetleri ışığında incelemeye çalışalım!
Göklerde ve yeryüzünde kimler varsa hepsi Ondan ister! Allah, her gün ve her an bir yaratma işindedir! ( Rahman, 55/29 )
Göklerde ve yeryüzünde olan canlılar ve melekler, onlar hepsi de büyüklük göstermeden Allah’a secde ederler! ( Nahl Suresi, 16/49 )
Allah, yedi kat göğü ve yerden de bir o kadarını yaratmış olandır! Onun emri bütün bunlar arasında durmadan iner durur! Allah’ın bunları yaratıp emirler indirmesi, Onun gerçekten her şeye gücü yettiği ve bilgisiyle her şeyi kuşatmış olduğunu, bilmeniz içindir! ( Talak, 65/12 )
Göklerde ve yeryüzünde nice deliller vardır ki onlar bu delillere aldırış etmeden üstlerinden basıp geçerler! ( Yusuf 12/105)
Ayetin tefsirinde; Gerek insanın kendisinde gerekse dış dünyada, göklerde ve yerde Allah’ın varlığına, birliğine, ilmine, kudretine ve hikmetinin üstünlüğüne delâlet eden, insanların görüp ders ve ibret almasını gerektiren nice deliller vardır! İnsanoğlu; ilmî, fikrî, felsefî ve amelî hayatında bu olaylar ile her zaman karşı karşıyadır! İnsanoğlu bunları düşünüp, hem dünyada başarılı olacak hem de imanını taklitten tahkike çıkarmak suretiyle, kâmil insan olma yolunda ilerleyecek ve ahrette mutlu olacak ve Cemali ilahiye kavuşacaktır!