Dünyamız bugün büyük bir ekonomik savaş ile karşı karşıya bulunmaktadır! Türk Devleti, Türk milleti ve Türk işletmeleri olarak bu savaştan kaçabilir miyiz?! Tabii ki hayır! Dünya ile ekonomik olarak entegre olduktan sonra tüm sınırlarımızı kapatacak mıyız! Böyle bir şey realitede mümkün olamayacağına göre! Küresel ve emperyalist güçler ekonomik güç ile ancak var olabilir! Aksi halde YOKLAR! Ekonomik olarak dünyamızı da sömürmek için her yol ve yöntem taktik olarak tercih edilmektedir! Yüz yıl önce Osmanlı İmparatorluğunun zayıflamasını fırsat bilen emperyalist güçler, Osmanlı hinterlandında bulunan yer altı ve yer üstü tüm zenginliklere çökmek için birinci dünya savaşını çıkarmaktan çekinmemiştir! Dün de Afganistan, Irak ve Libya sudan bahanelerle ekonomisine çökmek için işgal edilmiştir! Günümüzde ise Suriye aynı bahanelerle işgal etmek için zemin yoklanmaktadır! Peki, Venezuela'daki sokak hareketleri zincirine ne demeli? Halk neden sokaklarda bulunmaktadır?! Dünyanın en büyük petrol ve altın rezervine sahip ülke halkının durumuna bir bakar mısınız? Venezuela halkı, neredeyse günlük insani acil ihtiyaçlarını temin edemiyor! Neden?
Dünyamız ekonomik olarak yanarken, birey olarak neler yapıyoruz? Yerelde şehrin ekonomik olarak yükünü çeken birkaç firma hakkında ileri geri konuşmak ve bu değerlere zarar vermek için yapmakta olduğumuz hatalara ne denir ki? Anlamakta zorlanıyorum? Kime faydası olacaktır? Şehrimizdeki sivil toplum kuruluşu başkan ve yöneticilerinin de firmalarımız hakkında yalan yanlış bilgilerle zarar vermek için dedi doku yapan kişiler hakkında kanuni işlem başlatacağız tehditleri işe yaramamıştır?! Peki böyle bir açıklamaya gerek var mıdır? İnsan olarak yaptıklarımızın farkında mıyız? Derdimiz nedir? Kime ve neye hizmet ediyoruz? İnsan ve özellikle de mümin olmanın gereği bu mudur? Vahşi doğa da ancak bunları görmekteyiz! İnsan insanın kurdu mudur?! Yoksa, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın, Birilerinin dediği gibi insan insanın kurdu değildir. İnsan insanın ancak kardeşi, midir? Böyle bir kriz ile kurumlarımız ümidimiz odur ki, aslına ve özüne dönmesine sebebiyet verecektir! Yani, banka kredisi ile büyümekten, ehliyetsiz ve liyakatsiz yakınları ile çalışmaktan vazgeçerler! Ne diyorsunuz?!
Konya özelinde, bazı kişilerin, bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde, firmalarımız hakkında, ileri geri battı, batıyor, çok borcu varmış ve her gün işçi çıkarıyormuş şeklindeki konuşmalarının haklılık payı var diyebilir miyiz? Tabii ki Hayır! Hedefinde karşıdakine sadece zarar vermenin neresinde haklılık payı olacaktır! Bu kurumlardaki yöneticiler dün ve bugün hata yapmış mıdır? Halen de yapakta mıdır? Bu hatalar sehven mi, yoksa ihanet çerçevesinde midir? Bilemiyoruz! Ahbap çavuş ilişkileri çerçevesinde kerameti kendinden menkul, egosu şişkin, ehliyetsiz ve liyakatsiz eş, dost ve akrabalar bu kurumlarda istihdam edilmiş midir? Halen de istihdam etmeye devam ediliyor mudur? Tabii ki etmişlerdir! Bu kriz ile birlikte sorumluluk makamında oturmakta olan yöneticiler, ders almışlardır?! Öyle bir beklenti içindeyiz! Hayat Müslüman ve Mümin birey için imtihandan ibaret değil midir? Bu firmalardaki yöneticiler hata yapmakta iken bizlerin bu şehrin değerlerini söylentilerimiz ile yakıp yıkmalı ve yok mu etmeliyiz? Bizler de imtihan olmuyor muyuz? Çalışan bireyler birkaç aydır maaş alamıyor diye konuşmalarımız ile verdiğimiz zararın farkında mıyız? Merhum istiklal marşı şairimizin çok güzel ifade ettiği gibi; Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son OCAK! Ocakları söndürmekte olduğumuzun farkında mıyız! Yanlış yönetimden kaynaklı kurumlar ve firmalarımız sıkıntıya girebilir! Peki, maaş alamayan bu çalışanlara, eş dost, akraba, komşu, toplum ve aileler olarak neler yapıyoruz! Bir tekme de biz mi vuruyoruz! Küresel ve emperyalist güçler, ekonomi savaş ile, bu toraklardaki OCAKLARIMIZI ve AİE kurumumuzu hedef almaktadır! Gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecektir! Aman uyanık olalım! Dönüşü olmayan bir yola girebiliriz! Bu topraklarda bizi biz yapan ancak AİLE kurumu, AİLE Değerleri ve AİLE Bağlarımızdır! Aksi halde Anadolu'da barınamayız! Aksi halde Anadolu'yu bize Dar ederler! Aksi halde yüz yıl önce olduğu gibi Anadolu'yu KAN gölüne çevirirler!
Söz, boş konuşmak ve dedi doku yapmak hakkında büyüklerimiz ne güzel ikazlarda ve uyarılarda bulunmuşlar! Tabi ki anlayana! Tabii ki idrak edene! Tabi ki hayatının her safhasında yaşayabilen İnsan ve Mümin bireylere! Hz. Pir Mevlâna; Ben dersin gece gündüz namazla meşgulüm, namaz kılıp duran bir adamım ben, iyi amma a kardeş, sözlerin namaza ait değil ki! Adam olmayanlarla sakın görüşme; yüce bir ersen, başın yücelerdeyse padişahlarla düş kalk! İnsan elbisesine bürünmüşsün, en güzel, en iyi bir şekle, bir mazhariyete sahipsin, iş böyleyken ne diye tutar da kendini tava gibi karartırsın? Ey padişahlarla düşen kalkan, oturup duran; emrine tâbi, buyruğunu bekler, bunca Arap atları yedeğindeyken ne diye tutar da EŞEĞE binersin, buyurmaktadır!
Sadi Şirazi; Mergaz'lı bir divane, öyle bir söz söyledi ki hayretten dudağını ısırırsın! İnsanların ardından gıybete başlasaydım, işe ilkin annemle başlardım. Zira akıl ve irfan sahibi insanlar, sevabın anaya bağışlanmasının daha hayırlı olduğunu bilirler.
Ey güzel huylu dostum! Kaybolan arkadaşın şu iki emaneti, arkadaşlarına haramdır! Biri, bıraktığı malı haksızca yemek, diğeri, ardından gıybet etmek! Yanındayken başkalarını çekiştiren alçak herifin, başkalarının yanındayken seni iyi anacağını sanıyorsan aldanıyorsun! Dünyayla değil de sırf kendisiyle meşgul olan kimse, bence âlemin en akıllı kişisidir, şeklinde uyarı ve ikazlarda bulunmaktadır!
Yusuf Has Hacip de, Başın selametini istiyorsan, dilini tut, ağzından yakışıksız söz çıkarma! Söz bilerek söylenirse Bilgi sayılır, bilgisizin sözü ise Başını Yer! Söz söylemek faydasız değildir, fakat çok sözden de fayda görmedim! Sen de sözü sırasında ve az söyle! Lüzumsuz söz yanan ATEŞ gibidir, onu ağzından çıkarmamalısın, sonra kendin yanarsın! Dilin söylediği İYİ söz ise AKARSU gibidir, nereye akarsa orada ÇİÇEKLER açar, buyurmaktadır!