Hayat ;dostlarla arkadaşlarla komşularla ve samimi duygular içerisindeki paylaşımlarla güzeldir. Bu paylaşımlarımızı herkesle yapamayız.Düşünün önümüze gelene hayatımızı, evimizdeki her olayın ve her yaşanmışlığın anlatıldığını neler olacağını tahmin bile edemezsiniz.İlk zaman belki ilginç gelir ama daha sonra insanların bizden sıkılıp kaçtığını görürüz.
Zaman zaman bunalıp sıkılabiliriz. Hatta bu sıkıntılarımızı kimselerle paylaşamayız. Anne ve babalarımıza sırf üzülmesinler diye anlatamayız.Çocuklarımız gördükleri ve evdeki huzursuzlukları bildikleri halde, taraf tutamazlar ve anne baba arasına da girmeleri de doğru değildir. Çünkü çocuklar anne ve baba arsında sıkışmaktan korkarlar. Anne yada baba kavga ettikten sonra genelde küserler.Küs oldukları için muhakkak ihtiyaçları için aracı kullanırlar ve tabir şöyledir.Annene yada babana sor şu nerde ,ne olacak çocuk bir anneye bir babaya laf taşımaktan arasında gidip gelmekten yorulur.Lütfen çocuklarımızı kullanmayalım.Çocuklarımızı kavgalarınıza küslüklerinize alet etmeyelim.İki yetişkin olarak oturup konuşalım.İlerde bizi örnek alacakları için iyi model olmayı başaralım.
Sevgili okuyucularım zaman zaman bu yaşanmışlıkları bir kenara itip çocuklarımızın ruhsal sıkıntılarının doğup doğmayacağı umurunuzda olsun. Çünkü onlar film gibi bunları beyinlerine yerleştiriyorlar.Sonrada ilkokul ortaokul ve yetişkinlerinde kaygı bozukluğu endişe ve takıntı durumlarıyla karşı karşıya kalınabiliyor. Hepimiz bunları az çok biliyoruz, ama yinede yapıyoruz.
Geçenlerde genç kızı olan bir arkadaşımla konuştuğumda eşi ve kızı arasındaki durumu anlattığında inanın bu anlattığının konuyla çok örtüştüğünü gördüm ve sizlerle paylaşmak istedim.
“ Kendimi bildim bileli evin tüm sorumluluğu üzerimde, eşim kızların okulunu ,kaça gittiğini hangi okullarda okuduğunu bile bilmeden gelip geçtik.Büyük kızım kavga ve takışmalardan babasının benden isteyeceği her ihtiyaca aracı olmamak için odasının kapısını kilitler ve uyuyor numarası yapardı; sırf kavga ettiğimizde kendisini kullanmayalım diye. Kızım kavga etmemizi de istemiyordu karşısında da konuşamıyordu öyle bir konuşma lüksüde yoktu. Tabii babamız buna da tepkiliydi kızıyordu neden benim sözüm dinlenmiyor diye. Kızım bunlara dayanamayıp eşime artık bir mektup yazıp tüm hissettiklerini yazdığında eşimin tepkisi bunu annen mi öğretti sana bunları omu yazdırdı sözü onu çok etkiledi.Kendisinin bunları yazacak kapasitesi olmadığını düşünmesi de ayrıca bir hakaret gibi geldi eşimin onu çok incittiğini düşündü.Evlendi çocukları oldu .Çok sevmesine rağmen babasını benim söylememle arar .Bakın uçurum böyle oluştu. Diğer kızım ise babasının kavga ve isyanlarında küslüklerinde benden isteyemediği her şeyi ondan istiyor; uykuda olsa bile uyandırıp isteklerini ona söyleyip onun uykusunu böldüğünü düşünmeden işinin görüldüğüne bakıyor. Sırf kızım o tatlı uykudan uyanıp onun istediği şeyi yapıp geri yatıyor. Babasını aslında çok sevmesine rağmen babasının sevgisizliğinden çok içine kapanık sesiz çığlılığı olan sesini duyuramayan bir çocuk oldu. Yanlış eş seçecek diye aklım çıkıyor.
Bu bir annenin feryadı evdeki sevgisizliğinin çocuklara yansımasının anlatımı.Ben bu ve buna benzer yaşanmışlıkların farklı farklı versiyonlarını dinledim ve biliyorum.Sadece sizlerin bu konuda biraz daha duyarlı olmanız adına paylaştım.
Evet, sevgi okuyucularım hayatta bazı şeyleri yaparken arkamızda sebep olacağımız hayatlara iyi bakmamız ,sözlerimizi iyi seçmemiz ve davranışlarımızı iyi kontrol etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çocuklarımızı sağlam karakterli sevgi dolu yetiştirmek bizim elimizde. Belki bizler sevgimizi gösterme şekillerini bilemeyebiliriz, ama sevginin yüzlerce çeşidi olduğunu unutmayalım. Yeter ki samimi bir şekilde sevgimizi aktaralım. Benden size kucak dolusu sevgiler.Kavgasız ve güzel günler hepimizin olsun sevgiler.