31 Mart 2019 yerel seçimler sonrası ülkemizde yaşanan siyasi olaylar, açıklamalar, gelişmeler ve akabinde İstanbul Büyük şehir belediyesi başkanlık seçimlerinin iptali, YSK tarafından iptal gerekçeli kararın açıklanması ve seçimlerin 23 Haziran 2019 tarihinde yenileceği bir sürece şahitlik etmekteyiz! Peki, neler oluyor? Dünyada büyük bir değişim ve dönüşüm için küresel ve hegemonyal güçler arasındaki pazarlıklar yaşanırken Türkiye'de neler olmaktadır? Hem de, Küresel ve emperyalist güçler Akdeniz ve Doğu Akdeniz'e yığınak yaptıkları ve iki yüz adet savaş gemisini de yüz yıl önceki gibi kapımıza dayandıkları ve yığdıkları bir dönemde! Güney sınırlarımız boyunca kurulmaya çalışılan koridor ve kukla devletçikler de cabası bir durumda iken! Türk Devlet Aklı neler yapmaktadır?! Tüm bunlar bir film gibi izlenmekte midir?! Ya da Türk Devleti ebed müddet devam ülküsü çerçevesinde yerli ve milli stratejik ve taktik planlar hazırlanmakta ve bir bir devreye alınmakta mıdır?! Bilemiyorum!.
31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Cumhur İttifakının İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı eski Başbakan ve TBMM başkanı Binalı Yıldırım, 23 Haziran tarihinde yenilenecek olan İstanbul seçimlerinin de yeniden ortak adayıdır! 31 Mart seçimlerinde meydan meydan koşturan Cumhur İttifak tarafları yenilenecek olan İstanbul Büyükşehir belediye başkanlık seçimlerinde çok fazla göremiyoruz! Neden? Neler oluyor? Sanki görünmez bir el çıkmayın, konuşmayın ve meydanlarda çok fazla görünmeyin der gibi! Ne diyorsunuz?! Cumhur İttifakı lider takımı bu seçimde sanki havlu atmışa benziyor! Ne buyurdunuz?! Peki, Cumhur İttifak adayı Binalı Yıldırım ile Millet İttifak adayının geçtiğimiz pazar akşamı ortak canlı yayın TV programını izlemeyeceğini de ifade eden ve vurgulayan MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeliye neler demeli?! Neler olmaktadır?! MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli neyi ve neleri protesto etmektedir?! Yoksa, Kadim Türk Devlet Aklı tarafından Türkiye Cumhuriyeti Devleti için hazırlanmış olan stratejik plan nakış nakış işlenmek sureti ile devreye mi alınmaktadır?! Ehlince ve taraflarca malum olan bize müphem olduğu için bilemiyoruz! Bir iletişimci ve gazeteci olarak sadece gelişmelerin seyrine göre okuma, anlama, öngörü ve yorum yapmaya çalışıyoruz!.
Siyasetin zaman makinesini geri saralım ve yirmi yıl öncesinde yaşanmış bir hikâyenin canlı şahidine kulak kabartalım! Neler anlatmaktadır! Ve bugüne yönelik bizlere ne gibi işaretler vermektedir! Toplantıya şahitlik eden kişinin ifadeleri, sanki yenilenecek olan İstanbul seçimlerinde yaşamakta olduğumuz süreç ve arka planını izah eder gibi! Bilemiyoruz! İfade ettiğimiz gibi ehlince malum olan bizlere müphem! Erol Mütercimler, 1999 yılında Münci İnci'nin evindeki bir toplantıya katılır. Toplantının ardından, Münci İnci kendisine; ''Recep Tayyip Bey bu ülkeye Başbakan olacak'' dediğini ifade etmiştir!. Tarihe dikkat buyurun, lütfen! Bundan sonrası olaylar zinciri zaten kamuoyu önünde ki gelişmelerdir! 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan AK Parti, seçimden birinci parti olarak çıkmasına rağmen, seçilme engeli olduğu için milletvekili seçilememiştir! Akabinde Siirt seçimlerindeki usulsüzlükten kaynaklı olarak YSK seçimleri iptal etmiş ve 9 Mart 2003 tarihindeki Siirt seçimlerinin yenilenmesi ile birlikte Sayın Recep Tayyip Erdoğan TBMM'ye Milletvekili olarak girmiş ve sonrasında da Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olmuştur!
Küresel Sistem, küresel emperyalist güçler ve içimizdeki tipleri bizden fakat çipleri de küresel güçlerin elinde olan işbirlikçiler mahareti ile Türkiye gibi ülkeler raydan veya kontrolden çıkmaya başladığı her on yılda bir darbe veya benzerleri ile hizaya getirilmeye ya da balans ayarları yapılmıştır! Yani, Türk Devleti olarak, dediklerimizin dışına çıkamazsın, kendi başına buyruk ve bağımsız, milli ve yerli politikalar üretemezsin! Peki, neden? 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışması bu operasyonların son zirvesi olarak planlanmış, Türk Devletinin yönetim kademesi ve Devletin anahtarı tamamen küresel ve emperyalist güçlere teslim edilmeye çalışılmıştır! Türk Devlet Aklı ve Kadim Türk Devlet hafızası, 15 Temmuz gecesi küllerinden yeniden doğmak sureti ile Türk Devletine vurulmak istenen zincirleri, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında olduğu gibi asil Türk Milleti ile birlikte kırmış ve parçalamıştır! 15 Temmuz hain karanlık geceden itibaren Türk Devlet yönetim sistem içindeki hain ve işbirlikçi eller bir bir temizlenirken, sistem dışarıdan müdahaleye açık olan mekanizmalarını kapatmaya, devlet yeniden dizayn edilmeye ve eski yönetim şekli olan güçler ayrılığı değil artık güçlerin birlikteliği Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçilmiştir! Bugün karşımızda, 3 Kasım 2002 tarihindeki genel seçimler ile iktidara gelen ve neredeyse on yedi yıldır merkezde devleti yönetmekte olan, yorulan, yıpranan ve metal yorgunluğuna da düçar olan AK Parti kadroları!. 1999 tarihindeki toplantı notlarına geri dönelim, yeniden okumaya ve öngörülerde bulunmaya başlayalım! Bugün, Yerli ve Milli, esas ve asıl olan Türk Devletinin güçlenmesine ve kalkınmasına inanan, oyun kurucu, oyun ve tezgâh bozucu ve aynı zamanda da dönüştürücü, yapıcı, onarıcı ve çözüm bulucu Kadim Türk Devlet Aklı, tarafından yeni bir siyasal kadro ve lideri, devlet ve sistem için hazırlamaktadır, şeklinde düşünüyorum! Anadolu'da ve Türk Devletinde hiçbir şey ama hiç bir şey tesadüfen olmaz! Yani hiç bir şey kendiliğinden olmaz! Bu topraklarda spontane hiç bir gelişmeye mahal yoktur! Burası Muz Cumhuriyeti değildir! Bu topraklar ve Anadolu diyarı bir İsveç ve bir Norveç hiç değildir! Mutlaka büyük bir plan ve özellikle de Kadim Türk Devlet Aklı devrededir, diyorum! Dün ve Bugün olduğu gibi…