31 Mart mahalli seçimlerine doğru gün sayarken, Cumhur İttifakının paydaşları olan, Cumhurbaşkanımız ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, MHP Lideri Devlet Bahçeli ve bu iki parti üyelerinin sahada yapmış oldukları her hitaplarında bir Varlık, Yokluk, Beka ve İstikrar vurgusuna şahit olmaktayız! Peki Neden? Türk Devleti ve Türk Milleti olarak Anadolu'da daha Bekamızı halledemedik mi? 15 Temmuz hain darbe kalkışmasından sonra Var olmak ve Beka işini çözemedik mi? Her seçim döneminde bir Beka ve İstikrardır gidiyor!. Ne istikrar ve ne beka imiş arkadaş, şeklindeki dostlarımızın serzeniş ve sitem dolu konuşmalarına şahit olmaktayız; Ekonomi sıkıntıda.. Piyasada işler bozuk.. Evimize ekmek götüremiyoruz gibi.. Devlet ve Vatanın olmadığı zaman ise hiçbir şey senin olmayacak ve hiçbir şeyi de evine götüremeyeceksin! Peki, nedir bu Beka ve İstikrar? Beka, devamlılık, evvelki hal üzere kalma, sonsuzluk, kalıcılık, ölmezlik, daim ve sabit olma hali! Devletin bekası ve devletin varlığı ile doğrudan alakalı ve egemenliğin en hassas çizgilerini belirlemek için kullanılan bir terimdir. Sosyal ve kültürel yozlaşma, çevresel kirlenme, ahlaki çöküntü gibi konular asla devletin bekasına zarar vermesi beklenmeyen olaylar olarak algılanmaktadır. İstikrar ise; Arapça karar kökünden gelmekte ve kararlı olma, olduğu yerde durma, durmak, karar kılmak ve karar manalarına gelir!
15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasında, içerideki kullanışlı aparatları, yani tipleri bizden fakat çipleri ve formatları kendi ellerindeki bizden görünümler üzerinden Batı cephesinden gelen küresel ve emperyalist güçler, boş durmamaktadır! Neden? Dünyanın yeni sıklet merkezi Türkiye olduğu için olabilir mi? Türk Devletini yanına alan bir küresel güç, önümüzdeki yüz yılda dünyanın yeni hegemonyal gücü olacağı artık netleşmiştir! Türk Devleti ve Türk Milletini işgal etmeyi veya olmadığı takdirde ise kontrol edilebilir, denetlenebilir ya da söz dinleyen bir duruma gelmesi için bu defa da doğu cephemizden gelmek için her yol denenmektedir! Nereden çıkardın şimdi bu hayal ürünü şeyleri dediğinizi de duyar gibiyim! Nasıl bir cevap vermek gerekir diye kara kara düşünürken, Ak saçlı ihtiyar dostum bir Hızır gibi yetişti ve şunları ilave etti! AK Parti’nin yerel seçimlerden başarısızlıkla çıkması durumunda hemen harekete geçmek ya da yaşanacak bir olağanüstülükte seçenek olarak hazır bulunmak için parti içinde ya da yeni bir partide bir arada durmak gerekir şeklinde, açıklamalarda bulunan eski bir siyasetçi ve devlet adamının sözleri ile bana ve dostuma cevaplarını sıralamıştı! Ak saçlı ihtiyar dostumun cevapları karşısında, diğer dostum ve ben neredeyse küçük dilimizi yutacak gibi olmuştuk! Çünkü hiç beklemediğimiz ve gözlerden kaçırmış olduğumuz, çok büyük hedefler içeren eski bir siyasetçinin beyanatını bizlere hatırlatıverdi!
Geçtiğimiz günlerde, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, MHP Lideri ile yapmış oldukları görüşmenin akabinde, daha önceden açıklamış oldukları, 31 Mart yerel seçimlerine, 49 ilde ayrı ayrı seçime girme planlarından vazgeçtiklerini ve Cumhur İttifakı tek bir aday ile bu illerde de seçime girileceğinin kararını kamuoyu ile paylaştılar! Öncelikle ülkemize ve tüm illere hayırlara vesile olmasını dilerim. Bu kararın açıklanması ile birlikte bu illerdeki adaylar ve çevresindeki eş ve dostlarından sitem ve serzeniş dolu konuşmalara da şahit olduk! Nasıl yani derseniz! Bu illerdeki adayların büyük bir çoğunluğu seçim döneminde yapacakları tüm çalışmalar ve harcamalar için kredi çektiklerini ve çevresindeki eş ve dostlarına da borçlandıklarını sözlerine ekledi! Bu kararın tabanda çok büyük sıkıntılara sebebiyet verebileceğini ve hatta yanlış bir uygulama olduğuna dair ifadelerde bulundu! Tabii ki bu adayların yerine kendimizi de koymak suretiyle bir insan olarak cevap verememiştim! Zor dönemlerde Hızır gibi yetişen Ak saçlı ihtiyar dostum, devlet denilen kurum veya belediyeler başkan olunca bu arkadaşların borcuna kefil mi olmuştur! Böyle bir şey nasıl düşünülebilir, nasıl olabilir ve nasıl ifade edilebilir! Bu nasıl bir aymazlıktır! Hem yeni Türkiye, güçlü ve bağısız bir Türkiye’den dem vuracaksınız, hem de eski Türkiye’de olduğu gibi devletin soyulmasına, başkan ve çalışma ekibi eliyle de hırsızlık yapılmasına göz yumacaksınız ve tüm bunlara da fırsat vereceksiniz, öyle mi, dedi! Doğrusu ne söyleyeceğimizi de bilemedik! Tabii ki doğru ve haklı söze hacı emmin ne desin der, eskiler!
MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisinin kuruluşunun 50. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen kutlama programında yapmış olduğu konuşmalarında; Karanlık gecelere ışık olmak için 50 yıldır mücadele ettik; 50 yıl dirayettir, onurdur, ömürdür, akıldır, sabırdır ve mağduriyettir. 50 yıl vatan sevgisinin kefili ve millet sevgisine karşılık beklemedik. Çünkü bir ülkünün peşinde olanlar tefeci değildir ve biz karşılıksız sevdik. Milleti sınıfları ayıranlara, zümrelere bölenlere, tavır aldık ve cephe açtık. Tarihimizle kavgalı, milletimizle mesafeli, değerlerimizle arası açık sözde aydınlar, sözde siyaset mühendisleri ve çürük demokrasi havarileri için elbette ne söylense beyhudedir. Onlar Türkiye'nin kuyusunu kazmakla meşgul olan köksüzlerdir, onlar değişim çığlığı atarken aslında teslimiyet ve yabancılaşmayı, kelime ve kavram oyunlarıyla öven ve temenni eden ihanet lobisidir, şeklindeki konuşmaları ve vurgularının, 31 Mart mahalli seçim öncesinde, Anadolu topraklarındaki ihanet şebekeleri ve teslimiyetçi zihniyetlere karşı, yeniden Türk Devleti ve Türk Milletinin Anadolu'da bin yıl daha Varlık, Beka ve İstikrarı için yeniden bir kez daha akletmek ve tefekkür etmek gerektiğini düşünüyorum!.