Cemre ve Kardelen
Atalarımız, "Ağustos soğuya soğuya kışı, şubat ılıya ılıya yazı getirir" demiş. Bu yaşıma kadar böyle uslu, böyle sakin ve böyle sıcak şubat görmedim. Aylardan habersiz olsam nisandayız derim.
Bahar kapımıza dayandı. Baharın müjdecisi kabul edilen ilk cemre havaya düştü. Cemre demek, kıştan bahara aralanan kapı demek. Cemre demek havaların ısınmaya başlayacağının muştusu demek.
Arapça kökenli bir kelime olan "cemre", Türkçede "ateş" veya "kor" anlamına gelir.
Anadolu halk takviminde yıl “Kasım” ve “Hızır” günleri" olarak (kış ve yaz) ikiye bölünür. Kasım günleri, miladi takvime göre 8 Kasım'da başlar. 179 gün sürer ve 5 Mayıs'ta sona erer. Kasım günleri, 4 yılda bir şubat ayının 29 çektiği zaman 180 gündür.
Hızır günleri ise 6 Mayıs'ta başlar ve 7 Kasım'a kadar 186 gün sürer. 6 Mayıs'ta Hıdırellez kutlanmasının nedeni bu takvimdir.
Halk takvimine göre, Kasım’ın 100. günü,(Miladi takvimde 15 Şubat) geldiğinde kış, kışlığını kaybetmeye başlar. “Geldik yüze, çıktık düze” sözü bu duruma işaret eder. Halk takvimine göre bu tarihten 5 gün sonra cemreler düşmeye başlar.
Bu inanışa göre, Kasım’ın 105. günü (20 Şubat Salı) ilk cemre havaya düştü. Böylece havadaki kış yere indi. Kasım’ın 112’sinde (27 Şubat Salı) ikinci cemre suya düşecek. Suları ısıtıp buzları çözecek. Kasım’ın 119’unda (5 Mart) üçüncü cemre toprağa düşecek ve toprağı ısıtacak.
Bu yılın bir özelliği de şubatın 29 çekecek olması. Bildiğiniz gibi, cüce ay dört yılda bir 29 çeker.
Cemre içimizdeki coşkuyu ateşler. Bir kıvılcımdır. Baharı tutuşturur. Havadan yayılır önce. Aldığımız nefestedir, sonra içtiğimiz suda ve nihayet ayağımızı bastığımız topraktadır. Baharın kanımızı kaynatmasının sebebidir.
Baharın bir de görünen yüzü vardır. Kırlara, yaylalara çıkarsanız bahar size kardelen, çiğdem ve nevruzla el sallayacaktır. Baharın vitrininde ilk sergilenen nimetler erkenci çiçeklerdir. Yunus Emre her ne kadar çiğdemle sohbet etmiş olsa da bahar çiçeklerinin pirî kardelendir. Bahara aksakallı, nur yüzlü pîr olarak kardelenden daha çok yakışan bir çiçek adı söyleyebilir misiniz?
Kış mevsimi dağlara aittir, dağı çağrıştırır ve dağa yakışır. Beyaz örtü, her yükseltiyi bir battaniye gibi sımsıkı sarar. Dağlar için şefkatli bir kucaktır kar.
Bahar ise kır ve yayla demektir. Bahar, toprağın mevsimidir. Çiçekleriyle, böcekleriyle gelir. Onun çıkınında yok yoktur. Renkler ve kokular yeryüzüne baharın ilk ikramıdır. Sonra çıkınındakileri cömertçe saçar. Yazdan kışa yeryüzü baharın cömertliğinin izlerini taşır.
Bahar önce kardelendir. Kardelen, başını topraktan çıkarıp bir kürk gibi içine sığındığı kar’ın üzerinden çevresiyi gözler. Ayaza aldırmaz. Bağrını fırtınalara gerer. Oysa çiçeklerin en zarifidir. O, kardan doğmuş bir nazlı gelindir. Kar gibi beyazdır. Onun beyazlığının eşi benzeri yoktur. Hassastır, dokunmaya gelmez. Dokunursanız, diriliğini kaybeder, hemencecik pörsür. Kalbi kırılmaya yatkındır. Arsızlık bilmez, hoyrat ellere kendini vermez.
Kardelen, kar’ın bahara ilk hediyesidir. Kardelenin gelişi, kar’ın gidişi olacaktır. Kar, sanki canından can bırakıp gidiyordur. İngilizler ona ‘snow drops’ demiş. Yani kar damlası. Kardan damlasa da karı delse de o cennet kokulu bir nimettir.
Her çiçek sıcağı severken, kardelenin sıcakla arası yoktur. O toprağın sıcak koynunu, kışın ayazına değişen bir asidir. Gün ışığına vurgundur, karlar içinden başını uzatıp ışığı ilk öpen çiçektir. Öncüdür, korkusuzdur.
Kardelen dediğin bir karıştan kısa bir çiçek. 20 farklı çeşidi var. Aşkın ve vefanın sembolü. Mart sonuna kadar ömür sürer ve bir kez çiçek açar.
Kırların, ıssız yaylaların bu güzel cevherinin kokusu da güzelliğiyle yarışır. Serinlik sunan kokusunda kar gizlidir. Nergisgillerden olduğu için derinliğinden nergis kokusu yayar. Gözünüzü yumup, kardelene burnunuzu iyice yaklaştırırsanız, kar kokusuyla birlikte biraz leylak, biraz hanımeli hatta orkide kokusunu hissedersiniz. Baharın taze kokusunu en iyi hissedeceğiniz koku kardelendedir.
Çiğdeme, nevruza ve diğer erkenci kır çiçeklerine haksızlık etmeyelim. Onlar da baharın ruhumuza taktığı tacın mücevherleridir.