Bir Ülkenin “And”ı Neden Kaldırılır?

Abdullah Kaplan

Olayı siyasileştirmek değil niyetim. Toplumun bir bireyi olarak merak ediyorum. Andımız neden kaldırıldı? İçeriğinde yanlış olan neydi? Türk’üm demek mi? Eğer öyle ise durum çok vahim. Bu ecdat ezelden beri Türklüğü ile övünürken toprakları üzerinde yaşayan Türk olmayan kime hangi millete zulmetti ki Türküm demekten kim neden rahatsız oldu? Bu topraklara nifak tohumu ekenlerin dışında  Kürdü, Laz’ı, Çerkez’i, Ermeni’si bu topraklarda yüzyıllardır kardeş gibi yaşarken ortak değerleri yaşatan bu Yüce Milletin andının kimi, kimleri neden rahatsız ettiğini gerçekten aklım almıyor. Sosyal medya hesaplarında kararı destekleyen kesimin yorumlarını inceledim, ikinci şoku yaşadım. Diyorlar ki “bir öğrenci Türk olmayabilir, Türk olmayan bir öğrenciye zorla Türk’üm dedirten andımızın kalkması daha doğrudur.” Diyorlar. Eyvahlar olsun bu düşünce sahiplerine… Bu ülkenin kimlik kartını taşıyan her birey Türk’tür. Etnik köken olarak elbette ırk ve coğrafyalar ayrılır. Artık ulusal olarak dış güçlerin Türk Düşmanlığının yanı sıra, içimizde bulunan kimlik kartında Türk Vatandaşı yazan fakat bu durumdan rahatsız olan beyin ürünleri ile karşı karşıyayız. Bugün andımızı kaldıran zihniyet yarın İstiklal Marşı’na el uzatırsa şaşmayın… Andımızı politik hale getirmek bile oldukça yanlış bir hareketken vatandaş olarak bu duruma sessiz kalmayıp tepkilerin beyan edilmesi gerekliliği düşüncesindeyim.

Danıştay’ın iptal kararı sonrası kararı Milli Eğitim Bakanlığı kararı temyiz etmişti. Temyiz edilen karar Danıştay İdari Dava Daireleri Genel kurulunda görüşülmüş olup andımız son karar ile kaldırılmış oldu.

Bu konu siyasi bir konu değildir. Bu konuda eleştirilmesi gereken konu milli değerlerin ve andımızın içeriğindeki vurgulardan neden rahatsız olunduğu konusudur. Bir öğrencinin yüksek sesle haykırarak küçüklerimi korumak büyüklerimi saymak diye vurguladığı cümlelerin neresinden neden rahatsız olunur.

Bazı değerler vardır ki tartışmaya kapalı olmalıdır. Bu değerler ekmek kadar namus kadar kutsaldır. Demokratik ülkelerde bazı kararlar yanlış ya da saptırılmış olarak alınabilir. Önemli olan demokratik ve hukuk zemininde bunun yanlış olduğunu vurgulamak ve kaynağına inip bu yanlıştan dönülmesi için görüş bildirmektir.

İnsanoğlu yaradılış gereği “alışır” kötü, fena durumlara önce yüksek tepki gösterilirken sonrasında bu normal gibi bünye kabul mekanizması çalışır. Örnek verecek olursak nasıl ki ülkemizde ilk covid vakası görüldüğünde teyakkuza geçilmiş herkes önlem almaya çalışmış, ülkemiz için çok büyük tehdit görmüşsek sonrasında her gün yüzlerce binlerce vaka olmasına rağmen normal karşılanmaya başlamıştır. Yani söylediğim gibi kabul mekanizması çalışmıştır.

Şimdi ki konumuzda bu duruma doğru gidecektir. Nasıl ki birçok kurumda görmeye başladığımız gibi ve Ziraat Bankasının buğday başağı şeklindeki logosunun üzerindeki T.C. ibaresi kaldırılmış ise artık “Türk”, “Türkiye Cumhuriyeti” ibareleri sanki zararlı ifadelermiş gibi bünyeler kabul göstermeye başlamıştır. Bu çok tehlikeli ve önüne geçilmesi gereken bir durum olduğu kanısındayım.

Bu milletin kutsallarına, inançlarına değmek, müdahale etmek bugüne kadar savaşlarla bile mümkün olamamışken siyaseten verilmiş bazı kararlarla, mecliste el kaldırarak alınabilecek kadar basit bir karar değildir.

Ülkemizin çok önemli sorunlarının olduğu dönemde, dünyanın pandemi süreci yaşadığı bu dönemde çözülmesi gereken çok önemli sorunlarımız varken dini, milli değerlere zarar verecek kararların ülkemize milletimize milli beraberliğimize zarar verecek hareketlerin varlığından kaçınmak gerektiği düşüncesindeyim. Yurttaşların bu kararın yanlış olduğu fikir birliğini savunduğu bir zeminde dilerim bu yanlıştan bir an önce dönülür ve milletin kırmızı çizgilerine radikal değişik kararları bir daha gündeme gelmez.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.