Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurul Salonu'nda BM'nin 78. Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitap etti.
Konuşmasına salondakileri selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM 77. Genel Kurul Başkanlığını tamamlayan Csaba Körösi'yi tebrik etti, BM 78. Genel Kurul Başkanlığını devralan Dennis Francis'e başarılar diledi.
Güven ve dayanışma içerikli bir temayla toplanan 78. Genel Kurul'un tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Dünyamızın geleceği konusunda, geçtiğimiz yıl burada yaptığımız değerlendirmelere kıyasla daha iyimser bir tablo çizmek maalesef mümkün değildir. Karşımızdaki fotoğraf; küresel ölçekte giderek daha fazla daha karmaşık ve daha tehlikeli sınamalarla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Kendi ülkemin güneyinde, kuzeyinde, doğusunda ve batısında pek çok çatışma, savaş, insani kriz, siyasi çekişme ve sosyal gerilim yaşanıyor. Küresel ekonomik sorunlarla birleşerek sürekli büyüyen bu sınamalarla baş etmek her geçen gün daha da zorlaşıyor."
Avrupa'nın doğu sınırlarında yaşanan savaşın yol açtığı insani trajediye ilave olarak ekonomiden güvenliğe, enerjiden gıda güvenliğine her alanda ciddi sorunlar ortaya çıkardığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Suriye ile Kuzey Afrika ve Sahel bölgesinde vekâlet savaşlarının aracı hâline dönüştürülen terörizm, kırılganlığı hızla artan uluslararası güvenlik iklimine onarılamaz zararlar veriyor. Küresel güçlerin ihtiraslarını kullanarak büyüyen terör örgütlerinin faaliyet alanları, teknolojik gelişmeler ile kötüleşen sosyo-ekonomik şartlardan da istifadeyle adeta bir salgın gibi geniş coğrafyalara yaygınlaşıyor. Yabancı karşıtlığı, ırkçılık ve İslam düşmanlığının yeni bir krize dönüşme emareleri, son bir yıldır endişe verici boyutlara ulaştı."
"Kara gününde ülkemize gösterilen dostluk, bizler için önemli bir teselli kaynağıdır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın hangi köşesinde yaşanırsa yaşansın, iklim değişikliği ve buna bağlı doğal afetlerin artık günlük hayatın bir gerçeği hâline geldiğini ifade ederek şunları söyledi:
"Türkiye, 6 Şubat sabahı gerek büyüklüğü gerek etkilediği alan itibarıyla Sayın Genel Sekreter'in ifadesiyle 'yüzyılın en büyük doğal afetlerinden biriyle' karşı karşıya kaldı. BM dâhil uluslararası toplumun yardım çağrımıza ivedilikle verdiği cevabın samimiyetini, fedakârca sergilenen çabaları ve ülkemize sağlanan cömert desteği unutmamız mümkün değildir. 50 binden fazla insanını kaybettiği, 850 bin yapının kullanılamaz hâle geldiği, milyonlarca insanı barındıran şehirlerin adeta yerle yeksan olduğu bu kara günde ülkemize gösterilen dostluk, bizler için önemli bir teselli kaynağıdır."
Dünyanın 100'ü aşkın ülkesinden Türkiye'nin yardım çağrısına destek verenlere, ülke ve millet adına teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremin yaralarını sarmak, şehirleri bir an önce ayağa kaldırmak için çalışmaların yoğun bir şekilde sürdürüldüğünü aktardı.
"Libyalı kardeşlerimizi de yalnız bırakmayacağız"
Libya'da, fırtına ve selin ağır yıkımlara ve can kayıplarına yol açtığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Felaketin ardından Türkiye olarak 10 bini aşkın insanın hayatını kaybettiği, binlerce kişiden hâlâ haber alınamadığı Libya'ya yardım için hemen harekete geçtik. İlk etapta 3 gemi ve 3 uçakla 567 personelin yanı sıra yüzlerce araçtan, binlerce ton iaşe, barınma ve sıhhi malzemeden oluşan yardımları bu ülkeye gönderdik." dedi.
Türk sivil toplum kuruluşlarının da kendi imkânlarıyla bölgedeki çalışmalara katıldığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünyanın neresinde bir mağdur, mazlum varsa yanında yer alan bir ülke olarak Libyalı kardeşlerimizi de yalnız bırakmadık, bırakmayacağız. Dost ve kardeş ülkelerin de Libya halkına yardım için seferber olacağına inanıyorum. Ülkemiz gibi şiddetli bir depremle sarsılan Faslı kardeşlerimize de geçmiş olsun dileklerimi buradan iletiyorum." ifadelerini kullandı.
"Güvenlik Konseyi 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı hâline gelmiştir"
Genel Kurul’un bu yılki temasının Türkiye'nin hedefleriyle birebir örtüştüğünü görmekten memnuniyet duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında hayata geçirmeye başladığımız 'Türkiye Yüzyılı' vizyonumuz, bu örtüşmenin en somut ifadesidir. Küresel adaletsizlikleri ortadan kaldıran ekonomik eşitsizliklerin üzerine giden barış, güvenlik, istikrar ve refah üreten etkili, kapsayıcı ve insanlığı kucaklayıcı velhasıl tüm insanlığın hayrına bir uluslararası sistemin tesisi çağrımız giderek daha çok yankı buluyor. Genel Sekreter Sayın Guterres'in geçtiğimiz günlerde yaptığı, 'İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan kurumların bugünün dünyasını yansıtmadığı' tespitine katılıyoruz. Bu tespit, bizim 'Dünya 5'ten büyüktür' çağrımızı ifade ediyor. Güvenlik Konseyi, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı hâline gelmiştir. Kıbrıs'ta yaşanan son hadiseleri, bu içi boşalmış, adalet ve güven telkin etmeyen kurumsal yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Barış ve istikrarın güçlendirilmesine yönelik sayısız inisiyatife öncülük etmiş bir ülke olarak Sayın Guterres'in 'Barış için yeni gündem' oluşturulması çağrısına önem veriyoruz. Bu anlayışla Rusya-Ukrayna savaşının başından beri 'savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz' teziyle hem Rus hem Ukraynalı dostlarımızı masada tutmaya gayret ediyoruz. Savaşın, Ukrayna'nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü temelinde, diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalarımızı artırarak sürdüreceğiz."
"İnsani köprünün bir şekilde idamesi için temaslarımız sürüyor"
Türkiye'nin, BM ile birlikte başlattığı Karadeniz Girişimi'yle dünya piyasalarına 33 milyon ton tahıl ürünü sevk edilmesini sağlayarak küresel açlık krizi tehlikesinin önüne geçtiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şahsi gayretlerimiz neticesinde girişim 3 kez uzatıldı ancak girişimin 17 Temmuz itibarıyla çıkmaza girmesi dünyayı yeni bir krizle yüz yüze bıraktı. Küresel açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunan coğrafyalara uzanan bu insani köprünün, bir şekilde idamesi için temaslarımız sürüyor." diye konuştu.
Öncelikle Afrika ülkelerine 1 milyon ton tahılın sevkini öngören planı bu bakımdan önemsediklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Amacımız; çevremizdeki çatışma ve ihtilaflar karşısında dünya barışına ve refahına mümkün olan en büyük katkıları sunmaktır." ifadesini kullandı.
Artık 13'üncü yılına giren Suriye'deki insani trajedinin, köken ve inanç fark etmeksizin bölgedeki herkesin hayat şartlarını daha da zorlaştırdığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, Suriye'nin hem siyasi birliğini hem sosyal bütünlüğünü hem de ekonomik yapısını tehdit eden gelişmelere karşı ilkeli, yapıcı ve adil tutum ortaya koyan yegâne ülke konumunda bulunduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Güneyimizdeki krizin, halkın meşru beklentilerini karşılayacak kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümle sona erdirilmesi, giderek daha önemli hâle geliyor." dedi.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin yıkıcı etkisinin Suriye'de de kendini gösterdiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Özellikle kuzeybatı Suriye'de, zaten sıkıntılı olan insani durum, daha da kötüleşmiştir. Tam da böyle bir dönemde, Birleşmiş Milletler’in bölgedeki sınır-ötesi insani yardım operasyonunun kesintiye uğraması talihsiz bir gelişmedir. Türkiye olarak Suriye'nin kuzeyinde zor şartlarda hayat mücadelesi veren 4 milyonu aşkın insanı, elbette kaderine terk etmeyeceğiz. Sınırlarımız ötesinde inşasına öncülük ettiğimiz konutlar tamamlandıkça sığınmacıların buralara geri dönüşü hızlanacaktır. Ancak, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine en büyük tehdit, bu ülke üzerinde hesabı olan güçlerin güdümündeki terör örgütlerine verilen açık destektir. Bir yandan PKK-PYD terör örgütünün diğer yandan mezhep ayrışması üzerinden organize edilen radikal grupların cenderesi altında bunalan Suriye halkı, isyan noktasına gelmiştir. Nitekim, son dönemlerde bunun çeşitli sonuçları ortaya çıkmaya başladı."
Irak'ın karşı karşıya olduğu iç ve dış sınamaları aşmak için samimi bir çaba içinde olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz, Irak'ın siyasi birliğini, toprak bütünlüğünü, yeniden imar çalışmalarını tahkim eden ülkeyi oluşturan unsurlar arasında ayrım gözetmeyen bir anlayışla hareket ediyoruz. Bölge ülkeleri olarak hayata geçireceğimiz Kalkınma Yolu projesiyle inşallah bölgesel entegrasyonu daha da güçlendireceğiz." diye konuştu.
"Bölgede her başları sıkıştığında DEAŞ bahanesine sarılanların oyunları artık ifşa olmuştur." ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"DEAŞ'la, fiilen en büyük mücadeleyi vermiş, bu örgüte en büyük kayıpları yaşatmış ve sorunun önündeki ve arkasındaki gerçekleri çok iyi bilen bir ülke lideri olarak açık konuşmak istiyorum. Suriye ve Irak başta olmak üzere Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Sahel'de kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için DEAŞ ve benzeri örgütleri paravan olarak kullananların riyakârlıklarından bıktık, usandık. Bu bölgelerdeki tehdit sadece DEAŞ değildir. Asıl tehdit, vekâlet savaşlarının aracı olarak kullanılmak üzere beslenen palazlandırılan terör örgütleridir, paramiliter gruplardır, paralı askerlerdir ve kim daha yüksek fiyat verirse onlara çalışan kimi yerel unsurlardır. Karşımızdaki bu gerçeğe rağmen sırf kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bununla bağlantılı sorunlardan şikâyet etmeye hakkı yoktur.
Böyle bir dünyada, ister çatışma bölgesinin hemen yanında yer alsın ister çok uzakta okyanuslarla çevrilmiş bir karada yaşasın, hiç kimse güvende değildir. İşte bunun için diyoruz ki; Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyasıyla ve demografisiyle dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Netice olarak tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki; dünya 5'ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkündür."
"Hak ve hukuka saygı gösterilmesiyle mümkündür"
Türkiye'nin, kendi bölgesinden başlayarak çeşitli sorun alanlarına ilişkin yaklaşımlarını da paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Doğu Akdeniz'in barış, refah ve istikrarın egemen olduğu bir coğrafyaya dönüşebilmesi, ancak tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesiyle mümkündür. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yoktur, kimsenin de haklarımızı yok saymasına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz." dedi.
Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının 60'ıncı yıl dönümü olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs Türk tarafının, Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması için daima samimi gayret gösterdiğini vurguladı.
Bu çözümün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceğinin, herkesin kabul ettiği bir gerçek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Uluslararası toplumu bunu kabullenerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tanımaya, bu ülkeyle diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmaya davet ediyoruz. Ada'daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nden de sergilemekle mükellef olduğu tarafsızlığa titizlikle riayet etmesini bekliyoruz. Zaten itibarı zedelenen bu gücün, Kıbrıs'ta yeni bir itibar kaybıyla karşı karşıya kalmasını istemeyiz." ifadelerini kullandı.
"Nihai bir çözüme kavuşturulabilmesiyle mümkündür"
Türkiye'nin, köklü tarihi ve gönül bağlarına sahip olduğu Yemen'deki durumun kendilerini derinden yaraladığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sorunun en kısa sürede, Yemen'in millî birliği ve toprak bütünlüğü içerisinde çözüme kavuşturulmasının en büyük temennileri olduğunu söyledi.
Mısır'la ilişkilere de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mısır'la bir müddet durağan seyreden ilişkilerimizi, her alanda geliştirmeye başladığımız bir döneme girdik. Bu yeni dönemde iş birliklerimizi karşılıklı fayda temelinde ilerletmeye kararlıyız." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca, Orta Doğu'ya kalıcı barışın gelebilmesinin ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulabilmesiyle mümkün olduğunu kaydetti.
"Filistin halkını ve devletini, uluslararası hukuk temelinde meşru haklarına kavuşması yolunda verdikleri mücadelede desteklemeyi sürdüreceğiz." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bir kez daha tekrarlayacak olursak 1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti hayata geçirilmeden İsrail'in de aradığı huzuru ve güveni bulabilmesi zordur. Bu çerçevede, Kudüs'ün, özellikle de Harem-i Şerif'in tarihî konumuna saygı gösterilmesinin takipçisi olmaya devam edeceğiz."
Türkiye'nin Balkanlar’la, kökleri tarihe dayanan güçlü siyasi, ekonomik ve insani bağları bulunduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa'nın bu kritik bölgesinde istikrarın sağlanması, anlaşmazlıkların diyalog yoluyla çözülmesi için ikili, bölgesel ve uluslararası platformlarda yoğun çaba gösterdiklerini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son dönemde gerginleşen Kosova ve Sırbistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için yürütülen süreçleri aktif şekilde destekliyoruz." ifadesini kullandı.
AB ile ilişkiler
AB ile ilişkilere de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bölgesel ve küresel sınamaların giderek giriftleşen yapısı, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesine, her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğuna işaret ediyor. Avrupa Birliği'nden beklentimiz, uzun süredir ihmal ettiği ülkemize yönelik yükümlülüklerini süratle yerine getirmeye başlamasıdır. Özellikle Türkiye'ye yönelik sergilenen ikircikli tavırların artık bir son bulması gerekiyor."
Latin Amerika ve Karayipler coğrafyasının, Türkiye'nin insani dış politikasının tüm unsurlarını harekete geçirdiği, dostluk bağlarının her geçen gün kuvvetlendiği bir diğer bölge olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelecek dönemde bu ilişkileri, Türkiye-Latin Amerika ve Karayipler Ortaklık Politikası’na dönüştürmeyi hedeflediklerini dile getirdi.
Kuruluşunun 60. yıl dönümünde Afrika Birliği'nin, Kıta'nın kendi kaderini eline alıp ayağa kalkmasının abidevi bir sembolü olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Afrika'nın sorunlarına Afrikalı çözümler" bulma iradesiyle başlayan sürecin, dünyanın en önemli kalkınma projelerinden biri hâline dönüştüğünü vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
"Özellikle yürüdüğü bu yolda Afrika'ya eşlik etmek amacıyla Kıta'yla dostluk bağlarımızı stratejik ortaklıkla taçlandırdık. Afrika Birliği'nin, bizim de çok güçlü destek verdiğimiz G20 üyeliğini memnuniyetle karşıladık. Bununla birlikte, Sahel Bölgesi'nin ciddi siyasi, ekonomik, sosyal ve güvenlik sınamalarıyla yüzleştiği bir gerçektir. Son dönemde sıkıntılı günler yaşayan Nijer'in en kısa zamanda anayasal düzene, demokratik bir yönetime kavuşmasını ümit ediyoruz. Nijer'e yapılacak herhangi bir askerî müdahalenin, bu ülkeyle birlikte bölgenin tamamını daha derin bir istikrarsızlığa sürükleme riski vardır."
Güney Kafkasya'da barışın, huzurun ve iş birliğinin tesisi yolunda önlerinde tarihi bir fırsat bulunduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu fırsatı değerlendirmek için Ermenistan ile iyi komşuluk ilişkilerini ve tam normalleşmeyi hedefleyen bir süreç başlattık. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki görüşme sürecini başından beri destekledik. Ancak Ermenistan'ın, bu tarihî fırsatı yeterince değerlendiremediğini görüyoruz. Ermenistan'ın başta Zengezur Koridoru'nun açılması olmak üzere verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyoruz. Artık herkesin kabul ettiği gibi Karabağ, Azerbaycan toprağıdır. Bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir. Ermeniler dâhil herkesin Azerbaycan topraklarında barış içinde yan yana yaşaması öncelikli hedefimiz olmalıdır. 'Tek millet, iki devlet' şiarıyla hareket ettiğimiz Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü koruma yönünde attığı adımları destekliyoruz."