CHP Konya Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Üyesi Barış Bektaş, TBMM’sindeki konuşmasında açıklanan pancar taban fiyatının yeterli olmadığı gibi, bu taban fiyatının çiftçiyi tarımdan uzaklaştıracağını söyledi.
Konuşmasında açıklanan pancar taban fiyatının çiftçinin beklentisinin altında olduğunu ifade eden CHP Konya Milletvekili Barış Bektaş, “Tüm Türkiye’yi tek başına doyurabilecek bereketli topraklar olan Konya Ovasının ve çiftçilerimizin çığlığını duyurmak için karşınızdayım. Tarımı ve doğal kaynakları korumak ve sürdürülebilirliğini sağlamak yöneten siyasetçiler başta olmak üzere herkesin yükümlülüğüdür. Henüz resmi bir açıklama yapılmamasına rağmen, şeker pancarı alım fiyatı tonu 1800 TL olarak açıklanması bekleniyor. Artan girdi maliyetlerinden sonra 2.200 TL den az fiyat açıklanması halinde zaten ayakta durmakta zorlanan çiftçi tarımdan iyice uzaklaşacaktır. Ekonominin en temel unsuru olan yerli tarımın en büyük unsurlarından olan şeker pancarı milli bir meseledir. Konya’da geleneksel olarak ekilen en eski ürünlerimizden olan ve ülkemizdeki toplam üretiminin %31’inin ilimizde yapılan ŞEKER PANCARINDAN şeker üretimi, tüm gelişmiş ülkelerde desteklenen, üretildiği alanlarda diğer ürünlere göre en az dört kat daha fazla katma değer sağlayan, istihdam sorununa çözüm olabilecek en önemli ürünlerden biridir. Çapa ve hasat döneminde 250 binden fazla kişiye iş imkânı sağlamaktadır” dedi.
“ÜLKEMİZE, ŞEKER PANCARI YILDA 3 MİLYAR DOLAR KATMA KAZANDIRIYOR”
Şeker pancarının ekonomiye yılda 3 milyar dolar katma değer kazandırdığına dikkat çeken Barış Bektaş, “Ülkemizde pancar şekeri sanayimiz yılda yaklaşık 3 milyar dolar katma değer yaratmaktadır. Fabrikaları modernize etmeyerek, zarar etmesi için elinden geleni yapanların şeker pancarının ülkeye katkısını görebildiklerini sanmıyoruz. Durmaksızın millilik ve yerlilikten bahsederek kendilerine muhalif olan herkesi gayrı milli ilan edenlerin şeker sanayini önce nişasta bazlı şeker istilasına ezdirmeleri ve ardından özelleştirme adı altında yok etmesini milletimizin takdirine bırakıyoruz.
Türkiye’de sanayinin gelişmesinde çok önemli bir yer tutan şeker pancarı üretiminde ısrar edilmesi şarttır, ekonomide Neoliberal politikaları ülkemize yerleştiren Turgut Özal bile Konya’ya Ilgın şeker fabrikasını kazandırmışken sürekli yerli ve milli olduğunu iddia eden AKP iktidarı şeker pancarı üretimini çiftçileri zarar ettirmek suretiyle bitirmeye kararlı gözüküyor. Nişasta Bazlı Şeker kotası beslenmede değil, AB ülkelerinin uyguladığı gibi ilaç ve kimya sanayinde uygulanması gerekmektedir. Ülkenin diğer stratejik sanayileri (liman, maden, petrol, haberleşme, vb) gibi, şeker sanayinin de, emperyalist ülkelerin ahtapot kollarından biri olan endüstriyel tatlandırıcılara kurban edilmemelidir. Türkiye’de üreten çiftçimizin ve emekçimizin yanında olmak zorundayız aksi halde tarlasında pancar yetiştiremeyen çiftçinin azalan geliri, artan borçlarını karşılayamayacaktır. Bu borçlar karşısında ezilen çiftçimiz topraklarını satarak, büyükşehirlere göç etmek zorunda kalacaktır. Sağlık alanındaki Nişasta bazlı şekerin getireceği zararları tartışmak dahi istemiyoruz. Ancak lanse edildiği gibi bu sadece bir sağlık sorunu değil aynı zamanda Milli üretim ve ekonomiyi ilgilendiren bir sorundur. %70’i yabancıların elinde olan Nişasta Bazlı Şekerlerle önce milli ekonomi çökertilecek akabinde Türk halkının sağlığı yok edilecektir. Sağlığın yok edilmesi, yerli ekonominin yok edilmesinin peşi sıra gelecek bir sonuçtur. İktidar %100 elimizde olan şeker sanayine önce kotalar koydu ve şimdi de yasaklayamadığı bölümünün de fiilen üretilemez hale gelmesine uğraşmaktadır. Üretici tarafında şeker pancarı üretiminde karşılaşılan sorunlar konusunda çiftçilerin; %87,4’ü sulama maliyetlerinin yüksek olduğunu, %72’si bölgede suyun yetersiz olduğunu, %74’ü diğer tarım ürünlerine göre işgücü ihtiyacının fazla olduğunu, %77,7’si pancar üretiminde hastalık ve zararlılarla mücadelenin zor ve yüksek maliyetli olduğunu ifade etmişlerdir. Ayrıca %60’ı özelleştirmeye karşı olan pancar çiftçisinin sorunlarının başında fiyat düşüklüğü geliyor. Üretici, mahsulün şeker oranlarının düşük, firenin yüksek çıkmasından ve pazar alternatifinin olmamasından şikâyet etmektedir. Bu konularda çözüm bulması gereken siyasi iktidar ise özelleştirme ile sektörden ve sorunlarından kurtulmak istemektedir. Pancarda da tüm ürünlerde olduğu gibi devletin üretim planlaması eksikliğinden dolayı arz talep dengesizliği dolayısıyla fiyat dalgalanmaları oluşmaktadır. İhtiyaçtan fazla üretim ise üretimin fazlalığından değil ithal nişasta bazlı şekerlerin kapladığı alan nedeniyledir. Burada iktidar kendi çiftçisine koyduğu kotayı yurtdışından gelen ürüne koymamaktadır Çok uluslu firmaların karından daha önemli olan Türk halkının ekonomisi, üretim yeteneği ve sağlığıdır diyoruz. Bu nedenle hangi siyasi görüşten olursa olsun ülkesini seven ve çocuklarının geleceğini düşünen herkesi şeker pancarına sahip çıkmaya çağırıyoruz.”
“BUĞDAY VE MISIR ALIMLARINDA YAPILAN HATA ŞEKER PANCARINDA TEKRAR EDİLMEMELİDİR”
Buğday ve mısır alımlarında yapılan hataların şeker pancarında da tekrar edilmemelidir diyen CHP Konya Milletvekili Barış Bektaş, “Buğday ve mısır alımında yapılan hata pancarda tekrar edilmemelidir. Cumhuriyet kazanımı olan “Ofis çiftçinin kara gün dostudur” sözü yerine getirilmelidir. Eğer TMO’nun çiftçiyi düşünmeyen mevcut politikaları devam edecekse de “Ofis YABANCI çiftçinin kara gün dostudur” şeklinde değiştirilmelidir. AKP iktidarı boyunca 750 bin insanımız çiftçiliği bırakmış ve ayrıca 400 bin pancar üreticisinin yaklaşık 300 bini pancar ekmeyi bırakmıştır. Sürekli İTHALAT kapılarını sonuna kadar açan iktidar, yerli üretimi çiftçiyi bezdirerek fiilen imkansız hale getirmiştir. Konyalı çiftçilerimizin ürettikleri miktarların çok daha azını üreten Avrupa ya da Amerika’daki çiftçiler büyük bir zenginlik içinde iken; bizim çiftçilerimiz borçlarını ödeyemedikleri için traktörleri haczedilmesin diye saklayacak duruma düşürülmüştür. Sahipsiz bırakılan üreticinin, üretimden uzaklaşması, gelecek nesillere pahalılık, imkansızlık, kıtlık, açlık ve sefalet olarak dönecektir. Yine çiftçinin su ihtiyacı artık kuyularla fosil kaynak olan yeraltı sularıyla sağlanmaktadır. Bu da enerji maliyetlerini artırmakta ve çölleşmeye neden olmaktadır. Kanal İstanbul gibi rant amaçlı ve doğanın dengesini bozacak projeler yerine, doğayı kurtaracak ve Konya kapalı havzasını çölleşmeden kurtaracak başka havzalardan su getirme gibi kamu yararı eksenli projelere ağırlık verilmelidir. Maalesef Konya kapalı havzası iktidar tarafından kaderine terk edilmiş durumdadır. Taban suyu her geçen yıl çekilmekte ve tükenmektedir. Bu şimdilik sadece enerji maliyetini artırıyor gibi gözükse de tamamen tükendiğinde ciddi bir sorunla karşılaşılacaktır. Geri döndürülemeyecek şekilde ekilebilir alanların kaybedilmesi ve kıtlık sorunu baş gösterecektir. Sürdürülebilir bir tarımsal üretim hedeflenmediği gibi bununla ilgili önlemler alınmamakta çiftçiler ve üretim sahaları kaderine terk edilmektedir. Havzada bulunan sulak alanların %65’inin yitirildiğini ve artık sulak olmayan alanların da maliyet nedeniyle ekilir olmaktan çıktığını düşünürsek durumun ne kadar vahim olduğunu ve Konya ovasının şimdiden birçok alanının çölleşemeye terk edildiğini görebiliriz. Halihazırda çok yüksek maliyetlerle üretilen pancarın nasıl üreticiden yok pahasına alınmak istendiği, hele bir de kota dışı ekilenlerin maliyetin altında alındığı ortadadır. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin dahi artık yatırımlarının büyük kısmını yurttaşlarını doyurabilecek tarım ve hayvancılık politikalarına yönlendirdiği günümüzde, ülkemizin en büyük ovasının kaderine terk edilmesi anlaşılabilir gibi değildir. Modern sulama tekniklerine de kaynak ayrılmadığı ve tarımın modernizasyonuna odaklanılmadığı da açıktır. Kısaca gelinen noktada gerek doğal kaynakların kullanımı ve gerekse de üretimin devamlılığı bakımından hükümeti yatırım yapmaya ve başta açıklanacak pancar fiyatı olmak üzere çiftçiyi üretim yapmaya devam edebilir hale getirmeye Türk Milleti adına davet ediyorum. Saygılarımla…” şeklinde konuştu.