AK Parti Konya Milletvekili Latif Selvi, Filistin’de yaşanan gelişmeler ile ilgili açıklamalarda bulundu.
AK Parti Konya Milletvekili Selvi’nin açıklamaları şu şekilde:
Filistin toprakları 1948’den bu yana Filistinli kardeşlerimizden arındırılarak adım adım yüzde 95’ten yüzde 5’e, dağınık, dar alanlar hâline getirilmiş bir vaziyettedir. Burada Filistinli kardeşlerimiz 3 çerçevede yaşamlarını sürdürebilmenin mücadelesini veriyor: Bunlardan birincisi, İsrail'in tamamen ilhak edip İsrail toprağı olarak tanımlamış olduğu bölgelerde tel örgüler arkasında tecrit edilmiş, barakalarda yaşayan, belli zamanlarda ihtiyaçları için dışarıya çıkarılan bir topluluk olarak yaşamaktadırlar. İkinci grubu ise Gazze'de yaşayanlar oluşturmaktadır. Gazze’yle ilgili de defaaten ifade edildiği gibi dünyanın en kalabalık insan topluluğunun çok dar bir bölgede yaşadığı bir ortama sahiptir. Etrafı yüksek duvarlarla çevrilmiş, elektrik, su gibi birçok temel ihtiyaçlarını bile İsrail'e bağlı olarak temin ederek tecrit edilmiş bir vaziyette yaşamaktadırlar. Giriş çıkışları tamamen kontrol altında. Refah Sınır Kapısı’nın haricinde ihtiyaçlarını giderebilmek için çıkabilecekleri herhangi bir imkânları söz konusu değil. Yine, 3’üncü bölge Batı Şeria, nispeten bu ikisine göre biraz daha toprak bütünlüğü olan ancak onların da hangi kötü şartlarda yaşadığını, evlerine, mülklerine ve yaşam alanlarına hangi şartlarda sahip olarak yaşadıklarını hepimiz biliyoruz.
İsrail’in bu tecrit politikalarını oluşturmasının temelinde zaman içinde yok edilebilecek veya asimile edilecek bir yapı oluşturabilme amacı var. Bugün ise artık bir “level” daha atlamak suretiyle asimilasyon ve birlikte yaşama mantığını da tamamen terk etmiş olarak, artık yok etme politikasının startını verdiklerini görüyoruz.
Gazze’nin duvarlarla çevrili olmasının yanı sıra onun bir kat daha dışarısından başka güvenlik duvarı da oluşturarak yerleşimci dedikleri esasında sivil giyimli teknik askerlerden oluşan bir yapı kurmuşlar ve artık burada yapmak istedikleri kaçabilenlerin Sina Çölü’ne gitmesini temin etmek geriye kalanları da topyekûn imha edip bu çerçevede de artık Gazze’yi bir tek Filistinlinin yaşamadığı bir alana dönüştürmek. Bu fikri kademe kademeyi yürütmek istiyorlar. Değerli arkadaşlar, ancak bu projede yalnız olmadıkları da anlaşılıyor.
İsrail’le stratejiyi birlikte kurdukları veya destekledikleri anlaşılan devletler de en güçlü gemileriyle alana geldiler. Böyle bir ortamda bu vahşice politikanın durdurulması, çatışma zeminin ortadan kaldırılması ve müzakere süreçlerine 1967 sınırlarında bütünleşik başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması için çalışmaların sıklaştırılması gerekiyor. Kanaatimce saldırıları durdurmak ve bunu başarmak mümkün. Bunun için yapmamız gereken şey, her vicdanlı bireyin bir aktivist gibi davranıp sivil inisiyatifin güçlenmesine katkı vermesi, yalnızca Müslüman ülkeler değil, bunun dışında da vicdanıyla hareket eden, konunun vahametini bilen ülkelerin güçlü inisiyatif alması gerekiyor.
Bu anlamda, Mecliste geçen hafta almış olduğumuz kararla birlikte deklarasyonumuz son derece anlamlıydı. Bu konuda her ülkenin alabileceği inisiyatifi bugün alması gerektiğini düşünüyorum. Eğer bu inisiyatifi bugün alamazsak yarın çok geç olabilir.
Mavi Marmara’da bulunmuş birisi olarak İsrail’in saldırılarını gemide, kötü davranışlarını hapishanelerinde ve ajanlarıyla yaptıkları sorgulamalarda fiilen yaşamış birisi olarak İsrail yönetiminin iki özelliğini gözlemlediğini sizlerle paylaşmak istiyorum: Birincisi, çok korkaklar; ikincisi, acımasızlar. Eğer sivil ve resmî güçlü bir inisiyatif konulabilirse mutlaka karşılığı olacaktır. Ancak olanlar İsrail’in kendi merhametine bırakılırsa unutmayalım ki yırtıcı hayvanların pençe attığı avını bıraktığı hiç görülmemiştir.”