Almanya'da Aşırı Sağcı AfD'nin Seçim Başarısı Üzerine Tepkiler
Almanya’nın Thüringen ve Saksonya eyaletlerinde 1 Eylül’de yapılan seçimlerde aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisi rekor düzeyde oy aldı. Thüringen'de AfD, yüzde 32,8 ile en çok oyu alırken, Saksonya'da oyların yüzde 30,6’sını elde etti ve ikinci parti oldu. Bu sonuçlarla AfD, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bir eyalet seçiminden zaferle çıktı.
Başbakan Olaf Scholz, seçimlerin sonucunu "acı verici" olarak nitelendirirken, demokratik partilere birleşme çağrısında bulundu. Scholz, "AfD, Almanya’ya zarar veriyor. Ekonomimizi zayıflatıyor, toplumu bölüyor, ülkemizin itibarını yıkıyor. Şimdi tüm demokratik partilere düşen görev, aşırı sağcıların yer almayacağı istikrarlı hükümetler kurmak olmalı" dedi.
Almanya Türk Toplumu, AfD’ye artan desteği “dehşet verici” olarak değerlendirirken, bazı göçmen kökenlilerin ülkeyi terk etme planları yaptığı bildirildi. AfD hükümeti tek başına kuracak meclis çoğunluğunu elde edemezken, diğer partilerle koalisyon görüşmelerine girmeyi reddetti.
Siyasi bilimciler, demokratik partilerin ortak tavrını "cordon sanitaire" ya da "güvenlik duvarı" olarak adlandırıyor. AfD’nin eş genel başkanları Tino Chrupalla ve Alice Weidel, sonuçları "tarihi zafer" olarak değerlendirerek, seçmen iradesine saygı gösterilmesi çağrısında bulundular. Thüringen seçimlerinde AfD’nin eyalet başbakan adayı Björn Höcke, AfD’siz bir hükümetin siyasi istikrarsızlığa yol açacağını savundu. Höcke geçmişte Nazi sloganı kullanmış ve para cezasına çarptırılmıştı.
Sonuçların ardından, Thüringen ve Saksonya'da gözler SPD, Hristiyan Demokratlar (CDU), Sarah Wagenknecht İttifakı (SWB) ve Sol Parti arasında AfD’siz koalisyon seçenekleri üzerindeki pazarlıklara çevrildi. Seçim sonuçları başkent Berlin'de de siyasi sarsıntıya yol açtı; Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Hür Demokratlar’dan oluşan koalisyon hükümetinin seçimlerde ciddi oy kaybı yaşaması, erken seçim tartışmalarını gündeme getirdi.
Bazı yorumcular, hükümetin 2025 genel seçimine kadar ayakta kalamayabileceğini öne sürerken, başbakan adayı olarak Olaf Scholz’un geleceği de belirsizliğe düştü. Sol Parti’den ayrılanların kurduğu Sarah Wagenknecht İttifakı’nın (BSW) oy oranlarını artırması, liberal Hür Demokrat Parti’nin (FDP) hükümetten ayrılma çağrılarına rağmen koalisyonun geleceğini riske atıyor.
FDP’li Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Christian Lindner, hükümetten ayrılma çağrılarına rağmen, Alman ekonomisinin büyümesi için gerekli adımları atacaklarını vurguladı. Siyasi gözlemciler, Berlin’de genel seçim atmosferinin hızla oluştuğunu belirtiyor.
AfD, 2013'te Euro Bölgesi mali krizine, 2015’te mülteci krizine tepki olarak kurulmuş ve uzun süre tepki oylarının verildiği bir parti olarak görülmüştü. Ancak son anketler, AfD’nin politikalarının seçmenler tarafından inandırıcı bulunduğunu ve bilinçli oy verildiğini gösteriyor. Özellikle 18-24 yaş grubundaki gençlerin AfD’ye olan desteği dikkat çekiyor.
AfD’nin yükselişi, Almanya'da göçmen kökenliler arasında da endişe yarattı. Almanya Türk Toplumu Eş Başkanı Aslıhan Yeşilkaya Yurtbay, seçim sonuçlarını "dehşet verici ve korkutucu" olarak değerlendirdi ve bazı göçmen kökenlilerin Almanya’yı terk etmeyi planladığını duyurdu. Almanya Yahudiler Merkez Konseyi Başkanı Josef Schuster, seçim sonuçlarını boks maçında indirilen ağır bir yumruğa benzetti ve özgür toplumun mücadele etmesi gerektiğini söyledi. Mültecilere yardım eden Caritas’ın Başkanı Eva Maria Welskop-Deffaa, AfD’nin değerleri ayaklar altına aldığını belirterek iktidara gelmesinin engellenmesi çağrısında bulundu.
Aşırı sağın güçlenmesi, Alman ekonomi dünyasını da kaygılandırdı. Alman Ekonomi Araştırmaları Enstitüsü (DIW), AfD’nin güçlü olduğu eyaletlerde ekonominin olumsuz etkilenebileceğini ve bu durumun ekonomik büyüme hedeflerini zorlaştırabileceğini belirtti. DIW, şirketlerin ve nitelikli iş gücünün bu eyaletlerden ayrılabileceğini, bunun da şirket iflaslarını tetikleyebileceğini ifade etti. Dijital şirketlerin çatı kuruluşu Bitkom ve Alman İlaç Endüstrisi Birliği de benzer endişeleri dile getirdi.
Şimdi dikkatler 22 Eylül’de Brandenburg’da yapılacak eyalet seçimlerine çevrildi. SPD’nin bu eyaletteki seçimleri kaybetmesi halinde, Olaf Scholz’un bir kez daha başbakan adayı olması zor olabilir ve partide başbakan adaylığı için rekabetin artması bekleniyor.