Batı İslam’dan korkuyor
Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhittin Okumuşlar ile son dönemlerde çok sıklıkla duyduğumuz İslamofobi üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.
Muhittin Okumuşlar sizi tanıyabilir miyiz?
Konya doğumluyum. Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunuyum. 1995 yılında bu yana aynı üniversitede çalışıyorum. Tabii Selçuk Ünversitesi’nde İlahiyat Fakültesi’nin ayrılmasıyla birlikte şu anda yeni ismiyle Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Din Eğitimi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Hem üniversite hem üniversite dışında alanla ilgili çalışmalarım sürüyor
Son dönemlerde İslamofobi kavramıyla çok karşılaşıyoruz. Bu kavramın anlamı nedir?
İslam korkusu demek bu batının ürettiği yapay bir kavramdır.
Nasıl bir temeli var bu kavramın?
Şöyle açıklayabiliriz; sosyolojik olarak bir grubun cemaat olabilmesi için iki şeye ihtiyacı var. Birincisi farklılık, ikincisi korkudur. Öncelikli olarak grup kendine özgü bir farklılık yaratmalı bu kıyafet, yaşam tarzı olabilir. İkincisi de ayakta durabilmesi için korkular üretmesi gerekir. Yani dışarıdan bir şeyden korkmalı ki insanlar buraya sığınmalılar. Batı daha doğrusu Amerika tabii bunları esasen ana merkezinde İngilizler var, ama onlar görünmezler daha çok başkaları bu işleri yürütür. Aslında fikir onlarındır, ama onun dışında bütün dünyada onların görüşleri vardır.
Çıkış noktası nedir?
Hem kıta Avrupa’sının hem de Amerika’nın icat ettiği bir kavramdır. Mesela soğuk savaş dönemini biliyoruz. O dönemde düşman Rusya’ydı bütün kurgu bunun üzerineydi. Bu dönem bitti. Ondan sonra devam eden süreç içerisinde Amerika yeni bir düşman icat ederek Müslümanları İslam’ı düşman olarak görmeye başladı.
İslam’dan korkmak gerekiyor mu?
İki tarafı var. Bir İslam’dan gerçekten korkuyorlar. Çünkü ontolojik olarak yapısal olarak farklılıklar var. Neden, İslam din olarak hayatın tüm alanlarına karışıyor. Yani gündelik hayattan yönetime kadar. Hristiyanlığın böyle bir yapısı yok. Dolayısıyla Müslümanların bir yerde var olması yönetime de İslami düşüncesinin hâkim olması demektir. Bu durumdan rahatsızlar ama bugünkü İslamofobi bu değil. Bir korku yaratması gerekiyordu. Soğuk savaş sonrasında İslam dünyasını, Müslümanları korkulan hale getirdiler.
Amerika’da gerçekleşen 11 Eylül saldırısından sonra İslamofobi’nin daha da arttığını söyleyebilir miyiz?
Tabii ki diyebiliriz. Daha önce pasif olan bir düşünce aktif hale geçirildi. 11 Eylül’de zaten şaibeli, belki de kendilerinin yaptığı bir olaydır. Müslüman gruplar yapmışsa bile zaten onların kontrolü altında olan bir olaydır ki bu kabul edilebilir bir şey değil. Müslümanlar yapabilir mi evet çünkü zaten bu grupları da kontrol edebiliyorlar. Bugünkü DAEŞ mesela çok açık ve net kontrolleri altındaki bunu da açıkça söylüyorlar.Dolayısıyla 11 Eylül sonrasında dünyanın haline bakın Afganistan’ın işgaliyle başlayan Irak vb… birçok ülkede savaş terör var. Bu terör Amerika’nın askerleriyle yapılan devlet terörüdür aslında.
İslamofobik algılar hangi kanallar yoluyla oluşturuluyor?
Tabii ki halkı buna inandırabilmek için en önemli sektör olan medya ve sinemayı kullandılar. Sinema sektöründe; Amerika ve Türkiye mukayese edilemez. Amerika çok büyük bir ülke her yıl yayınlanan dizi sayısına bakın binlerle ifade edebilir. Özellikle son dönemde yayınlanan dizilerin birçoğunun siyasal içerikli olduğunu görebiliyoruz. Dizilerin hemen hepsinde bir İslam korkusu algısı oluşturuluyor. Öyle bir algı ki El Kaide var, Amerika bağlantılı DAEŞ var. Amerika bağlantılı bu tür teröre bulaşan insanlar var. Amerika’da yaşayan bir genci düşünün 15 yıl boyunca bu diziler ve medya kanalıyla bilgileniyor. Müslümanlar; hakkında ne düşünür. Farklı düşünmesi mümkün değil çünkü bilinçaltına o mesaj bu kanallar aracığıyla yerleştiriliyor. İslam tehlikeli bir dindir, savaşçıdır anlayışını hâkim kıldılar. İslam öldürmek için değil, yaşatmak için vardır.
Kendilerine “Müslümanız” diyen bu terör örgütleri daha çok da cihat kavramı kullanıyor. İslamiyet’teki cihat anlayışını açıklar mısınız?
Cihat aslında savaş demek. Müslümanlar için birisi saldırdığında savunmak demektir. Cihat herkesi öldürmek anlamına asla taşımaz. Kuran-ı Kerime bakıyoruz, ‘Sizinle savaşanlarla savaşın. Yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar savaşın’ diyor ancak bunun anlamı bütün insanları öldürün demek değildir. En önemli örneğimiz; Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) 23 yıllık peygamberlik hayatında yalnızca 50 ila 60 gün arasında savaşmıştır. Oysa bize gösterilen at sırtından inmediği. Tabii bu algılarda kimi Müslüman grupların etkisi olduğu gibi bu grupların yönlendirilmesinde yine aynı merkezin etkisi olduğunu düşünüyorum.
Oluşturulan bu algıyı değiştirebilir miyiz?
Bugün öyle bir hale geldi ki bunun geri dönüşünün nasıl olacağını tahmin edemiyoruz. Çünkü Amerika’ya baktığınızda çok kapalı bir toplum olduğunu görebiliyoruz. Sadece devletin kendisine verdikleriyle yetinen, görünenin arkasındakini görebilen bir toplum yapısına sahip değil.
15 Temmuz 2017 darbe kalkışmasını yurt dışındaki medya kanalları Türkiye’de bir iç savaş var gibi gösterdiler. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İspanya’ya gittiğimde oradaki bir firmayla görüşme imkânımız oldu. Oradan Türkiye’ye ciddi bir turist akını olduğunu ancak 15 Temmuz darbesiyle medyada izlediklerinden dolayı halkta “Türkiye’de savaş var” algısı oluşturulduğunu ve bu yüzden de turist akışının durduğunu anlattı.
Bu kaçınılmaz bir şey Türkiye ile ilgili verilen haberlerde hep aynı manzaralar hâlbuki böyle bir şey yok. Medya bu konuda büyük bir etkiye sahip.
İslamofobi’nin artış nedenleri nelerdir?
Ana sebep dünyayı yönetme hırsıdır. Korku bunları zorunlu kılıyor. Kuran-ı Kerim’de bir örnek; ‘Firavun Mısır’da büyük bir konuma erişti, kendisini çok büyük gördü. Halkını grupları ayırdı’ diyor. Yani parçala ve yönet diye bir mantık var. Niçin, insan bunu yapar. Yönetim hırsından dolayıdır. Bugün tek bir Amerika’dan bahsetmiyoruz. Devleti bile belli olaylarda konularda kendi özgür iradesiyle hareket etmiyor şu anda dünyayı yöneten bir küresel sermaye var. Bu insanların para kazanmak gibi bir dertleri yok. İşleri asla sürecin kendi haline bırakmıyorlar. İstiyorlar ki dini grupları biz yönetelim. Haçlı zihniyetinde söz edecek olursa batıyla İslam dünyası arasındaki bu konu zaten hep var. O zaman bizzat gelip savaşmışlar şimdi artık savaş şekil değiştirdi. Terör örgütleri üzerinde savaşılıyorlar. Türkiye’de farklı dini anlayışlara sahip olan gruplar var. Cemaatler, tarikatlar adını verdiğimiz bu merkezler bu grupların hepsine hâkim olmak istiyorlar. Hepsine nüfuz etme peşindeler bu bir vaka. İşte bunun en iyi örneğini biz Fetullahçı Terör Örgütün’de gördük. Aslında biz bunu hissediyorduk, görüyorduk sonra ayyuka çıktı. Belli bir merkez bunu yönetiyor.Bir adam çıkmış FETÖ’nün başındaki adam aslında çok sonraları bu işin içine dâhil olmamış yetiştiği çevre daha sonraki misyonuna uygun olmadığı için adamın grubu değiştirilmiş. Uygun bir zemine taşınmış. Öyle ki kendi insanın öldürecek kadar gaddarlaşabilmiş. Şunu demek istemiyorum bütün bunların arkasında batı var ve batı her şeyi yapar hayır ama bunu da görmemiz gerekiyor.
Batı’da Müslüman sayısında artış olan ülke hangisidir?
Net rakam söylemek mümkün değil. Ancak Müslüman sayısı İngiltere’de fazla kıta Avrupa’sında da var. Müslüman olup kendini saklayanlar var. Devletten çok çevrelerinden gelebilecek tepkiler nedeniyle saklıyorlar. İngiltere’de ikinci büyük din İslamiyet’tir.
İslamofobiyi engellemek için neler yapılmalı?
Bu işte Allah’a güveniyorum. Geri nasıl döneriz bilmiyorum. Birinci aşamada gençlere sahip çıkacağız, alet olmayacaklar. Grupların onlara nüfuz etmelerine engel olacağız. İslamofobiye karşı hristiyanfobi mi üreteceğiz kesinlikle hayır. Kendimizi ifade etmeliyiz. Allah’ın bir mucizesi gerekli çaba sarf etmeliyiz. İnanç gücümüze, ülkemize, davamıza inanmamız lazım.
Bu bizi bir üst lige taşıyacaktır. Sadece biz Türk Müslümanlar değil, dünyadaki diğer Müslümanlarda bu algıyı değiştirmek için çaba sarf etmelidir. / Melek Sarıtaş
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.