Hz. İbrahim’in ateşe atıldığı yer: Balıklıgöl
Peygamberler şehri Şanlıurfa dendiğinde ilk önce akla efsanelere konu olmuş Balıklıgöl gelir. Balıklıgöl’ü bu kadar özel kılan hikâye onun nasıl oluşmuş olduğuyla ilgili. Her mevsim yerli-yabancı milyonlarca ziyaretçiyi ağırlayan Balıklı Göl, Hz. İbrahim’in ateşe atıldığı yer olarak anlatılır
Allah’a olan inancını her an koruduğu ve onu aradığı için Allah, İbrahim’e Halil’im yani 'Dostum' demiştir. Balıklı Göl’ün adı Allah’ın Dostu anlamına gelen 'Halil-ür Rahman' olarak da bilinir. Hz. İbrahim’in atıldığı ateşin su, odunların ise balığa dönüştüğü efsane günümüze kadar süregelir. Şanlıurfa ve çevresinde bir zamanlar hüküm süren Nemrut isimli bir kral vardı. Halkına yaşattığı zulümlerle bilinen Nemrut kendisini tanrı ilan edip, halkının kendisine tapmasını istiyordu. Bunun için tapınakta kendi heykellerini yaptırdı ve halkı kendisinin simgesi olan bu heykellere tapmaya zorladı. Bir gece uykusunda bir kâbus gördü ve hemen kahinleri rüyasını yorumlamaları topladı. Kahinlerden biri Nemrut’un rüyasını o yıl doğacak olan erkek çocuklardan birinin onu öldüreceğini, putperestliği yok edeceğini ve hükümdarlığı ele geçireceği kehanetinde bulunur.
NEMRUT BÜTÜN ERKEK ÇOCUKLARI ÖLDÜRMEYE BAŞLAR
Rüyanın yorumu üzerine Nemrut o yıl doğan bütün erkek çocukları askerlerine öldürtmeye başlar. Nemrut’un askerlerinden biri olan Azer, hamile olan ve kısa bir süre sonra doğum yapacak olan karısı Nuna Hatun’u Urfa Kalesi yakınında bir mağaraya götürür. Nuna Hatun bu mağarada oğlunu doğurur, ismini İbrahim koyar. Nuna Hatun Nemrut’tan korktuğu için oğlunu mağarada bırakır. Dayanamaz ve çocuğunu kontrol etmeye gider ve yaşadığını, ceylan tarafından emzirildiğini görür ve çok mutlu olur. Her gün mağaraya çocuğunu görmeye gider, çocuk ceylanlar tarafından büyütülür. Henüz on beş aylıkken on beş yaşında bir delikanlı gibi görünür.
NEMRUT, HZ. İBRAHİM’İ EVLATLIK ALIR
Bir gün ava çıkmış olan kralın askerleri İbrahim Peygamberi ormanda görüp yakalar ve saraya Nemrut’un huzuruna çıkarırlar. Nemrut’un çocuğu yoktur, İbrahim Peygamberi görür görmez onu sever ve evlatlık alır. İbrahim Peygamber zamanla Nemrut’tan halkına yaptığı zulme ve putlara tapmaları konusunda zorladığı için nefret eder. İnsanların kendilerine bile bir faydası olmayan putlara tapmalarını anlam veremez, böylece içinde Allah inancı oluşmaya başlar. Bunu da halkla paylaşmaya başlar. Bu arada Nemrut, Zeliha adında bir kız çocuğu daha evlatlık almıştır. Zeliha, İbrahim’e karşı sevgi duyar ve onun söylediklerine hak verir. Halk da İbrahim Peygamber’e hak verse de Nemrut’tan korktukları için hiçbir şey yapmazlar.
HZ. İBRAHİM TÜM PUTLARI PARÇALAMIŞTIR
İbrahim Peygamber bir tören gününde henüz kimse yokken bir baltayla tapınaktaki tüm putları parçalar ve baltayı en büyük olan putun boynuna asar. Bu haber hemen Nemrut tarafından da duyulur. Haberi alan Nemrut çok sinirlenir ve en büyük putun üzerindeki baltayı eline alarak bir taş parçasının bunu nasıl yapabileceğini bağırarak sorar. İbrahim Peygamber bunun üzerine konuşmaya başlar. Kendi elleriyle yaptıkları ve inandıkları, kendilerini bile koruyamayan bu taş parçalarından bir de onlara inananları koruyacağını beklemelerinin doğru olmadığını anlatır. Nemrut bu konuşma karşısında öfkelenir ve İbrahim Peygamber’in büyük bir ateş yakılarak halkın önünde yakılmasını emreder. O gün hiçbir yerde başka ateş yakılmasına izin verilmez ve bütün odunlar toplanır. Büyük bir ateş yakılır. İbrahim Peygamber bugün Urfa Kalesi olarak ayakta duran iki sütununa mancınıkla bağlanır ve bu yakılan ateşe atılır.
ATEŞ GÖLE, ODUNLAR İSE BALIĞA DÖNÜŞÜR
Atıldığı anda ateş göle, odunlar ise balığa dönüşürler. Balıkların sırtında kara lekeler vardır. Bu lekeler odunların yanmış olmasından kalan izlerdir. Zeliha’nın bu durum karşısında döktüğü gözyaşlarından bir göl oluşur ve bu göle Zeliha’nın gözyaşları anlamına gelen Ayn-ı Zeliha Gölü denmiştir. Nemrut bütün bunlar karşısında daha çok öfkelenir ve Allah’ı inkar etmeye devam eder. Rivayete göre Allah tarafından gönderilen kanadı kırık bir sinek Nemrut’un kulağından içeri girer ve beyninde gezinmeye başlar. Nemrut, sinekten dolayı sürekli olarak kafasında ağrı hisseder ama hiçbir hekim bu ağrıya çare bulamaz. Nemrut kafasındaki ağrıyı azaltmak için tahta bir tokmakla başına vurup durur her gün. Ağrı artıkça tokmakla vuruşları da sertleştiğinden kafası bir gün patlar ve can verir. Bugün hala halk bu gölü ve balıkları kutsal kabul eder. Bu balıklara dokunan kişinin öleceğine veya başına bir bela geleceğine inanılır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.