Bir evvel zaman üstadı: Ali Ulvi Kurucu

Namaz kılan gençleri gördüğünde ‘Sizler benim kabul olan dualarımsınız’ diyerek mutluluğunu gizleyemeyen Ali Ulvi Kurucu'nun hayatına dair bilgileri kısaca bir araya getirdik

Bir evvel zaman üstadı: Ali Ulvi Kurucu
Yayınlanma:
Güncelleme:

Ali Ulvi Kurucu, 3 Mart 1922 yılında Konya’nın Sakyatan Köyü’nde dünyaya geldi. Dedesi Konya’nın önde gelen davetçilerinden Hacıveyis Efendi’dir. Ali Ulvi Kurucu, dönemin en mücadeleci insanlarından birisidir. Âlimliğini kendi heybesini doldurmak için değil, insanların heybelerini doldurmak için kullanmıştır. Amcası da dedesi gibi Konya’nın önde gelen hoca efendilerinden Hacı Veyiszade Mustafa Efendi’dir. Babası da Konya’nın irşad önderlerinden Hacı Veyiszade İbrahim Efendi’dir. Dedesi, amcası ve babası insanları eğitmekle uğraşmışlardır. Üçü de âlim ve davetçidir. Sakyatan’da imamlık yapan babası İbrahim Efendi görevini Şatır’da sürdürünce Ali Ulvi Kurucu'nun hayatının ilk kısımları burada geçti ve ilk eğitimine de burada başladı. Babasından Kuran’ı Kerim okuma ve ilmihal dersleri aldı. 1928 yılında okul için Konya’ya geldiğinde dedesinin yanında bulundu. Dedesinin yanında eğitimine devam etti ve halasından yazı dersleri aldı. Üstad’ın hayatı sürekli süren bir eğitim programı gibiydi. Eğitim alması için okulların başlaması gerekmiyordu, yetiştiği çevre ‘hakiki’ eğitimcilerle doluydu.  Dedesi Hacı Veyiszade Efendi Konya’nın en önemli hocalarındandı. Hayatını insanlara İslam’a tebliğ etmek ve insanları irşad etmek üzerine yaşamıştı. Dedesinin yanı aslında bir eğitim kurumuydu. 

MÜSLÜMANLARA YAPILAN BASKILARDAN YILMIŞTI

Konya’da 1937 yılına kadar eğitimine devam etti. Arapça gramerine dair temel eserlerden Kafiye’yi tamamladı, Molla Cami’yi tamamlayamadan babasının ortak olduğu bakkal dükkânında çalışmaya başladı. Babasının imamlık yaptığı mescidin dükkânları satıldığı için gelir elde edemiyordu ve bu sebeple geçim sıkıntısı çekmeye başladılar. Babası durumu düzeltmek için bir bakkala ortak oldu. İbrahim Bey çocukları iyi bir eğitim alamayacaklar diye bu durumdan rahatsız olmuştu.  Aklında sürekli hicret etme düşüncesi vardı. Hicret etmesinin en önemli sebebi, çocuklarının iyi eğitim alamaması düşüncesiydi ama tek sebep bu değildi. İnsanlara ve özellikle Müslümanlara yapılan baskılardan yılmıştı.  Ve 1939 yılında bütün ailesiyle birlikte Konya’dan Mekke’ye hicret ettiler. Amcası Mustafa Efendi de Konya’da tebliğ ve irşad çalışmalarını sürdürmeye devam etti.  Aslında burası Ali Ulvi Kurucu’nun hayatında üzerinde dikkatle durulması gereken noktalardan biridir. Bu nokta parlak bir geçmiş sahibi olmadığımızı hatırlatmaktadır. Peygamber Efendimiz kâfirlerin yaşadığı Mekke’den hicret ederken Kurucu ailesi Müslümanların yaşadığı Konya’dan hicret etmişlerdir. Ali Ulvi Kurucu, ailesiyle bir müddet Mekke’de kaldıktan sonra küçük yaşına rağmen eğitimine devam etmek için Kahire’ye doğru yola koyuldu. Sıkıntılı bir yolculuğun ardından Mustafa Runyun Bey’in gayretleriyle Kahire’ye ulaştı ve Ezher Üniversitesi’ne kaydoldu. Ezher’de eğitim hayatına başladığı sıralarda Mehmet Akif Ersoy da yeni yurda dönmüş ve hala hatıraları Mısır’da yaşıyordu. Üstad da bu hatıralardan beslenmiş ve şiirler kaleme almaya da bu yıllarda başlamıştı. Şiir yazmaya nasıl başladığını hatıratında, “Bana şiiri sevdiren ve gönlümdeki şiir yazma arzusunu uyandıran, İhsan Efendi (Şeyhülislam Mustafa Efendi’nin oğlu) olmuştur” şeklinde açıklamıştır.

“SİZLER BENİM KABUL OLUNAN DUALARIMSINIZ”

Ali Ulvi Kurucu, 1985 yılında emekli olduktan sonra Türkiye ziyaretini daha da sık bir şekilde gerçekleştirmeye başladı. Türkiye’ye geldiğinde sohbetlerde bulundu ve yazılar kaleme aldı. Türkiye ziyaretlerinde yetişen genç nesli gördükçe, “Sizler benim gerçekleşen rüyalarım, kabul olunan dualarımsınız” diyerek mutluluğunu ve coşkusunu belli ederdi. Ali Ulvi Kurucu ömrünün son günlerinde kızı nezdinde bütün Müslümanlara şu tavsiyede bulundu: “Kızım, insan sadece şahsî hedef ve gayelerini ön planda tutarak yaşarsa vefatıyla hatıralardan silinir. Cemiyet, millet ve fikirleri uğruna yaşayanlar, ölseler de gönüllerde kalıcıdırlar. Gözler hep onları arar ve özler. Kim severek yaşarsa sevilerek ayrılır ve unutulmaz.” Hayatının on sekiz senesini Konya’da, altı senesini Kahire’de ve ömrünün son elli altı senesini Medine’de geçiren büyük İslâm âlimi Ali Ulvi Kurucu, 3 Şubat 2002’de geçirdiği kalp krizi sonucu Medine’de vefat etti. Ve nice sahabenin metfun bulunduğu Cennetü-l Baki Mezarlığı'na defnedildi.  AB Haber Merkezi

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.